tüm yazılar:

Müsaadeli demokraside gerçeklerle kıvırtma dansı – Özkan Yıkıcı

Gerçekten mayıs ayına yüklü girdik. Biriken konular siyasal arenada tutunmaya girişildi. Tıpkı mevsim rüzgarları gibi. Nisan ayında iyice ısınan hava, kuraklığa alışırken ki yağış kısırlığı içinde mayıs ayına geldik. Gelenekle, yağmurlu havalarla da karşılaştık. Yağışın bereketi, adeta olayların da yoğunluğu ile birlikte savrulmaya başladı. Genel grev, protesto ile Erdoğan’ın geleceği ile külliye açılış merasimi adeta K. Kıbrıs gerçeklerinin toparlanan kendisi idi. Buna karşılık, müsaadeli demokrasicilik dansından dolayı, gerçeklerden kaçış kıvırtma dansı da politik sahnede oynanıyordu. Bir anlamda, K. Kıbrıs sistemin yasadışı siyasal koşularındaki kirlenen kendi gerçeği ile hayatta rolünü almaya devam diyordu.

*****

Gençliğimde yeni katılan insanlara ilk verdiğimiz önemli seminerlerden birisi de diyalektikti. Diyalektikti. Diyalektiğin ilkelerini kafalarına yerleştirmeğe önem veriyorduk. Bu ilkelerden biri de “her şey birbirine bağlıdır” kuralı idi. Yine özellikle yetmiş sekizin sonbaharında Marksist yöntem konusu da önemli seminer konularımızdan biriydi. Çelişkileri yorumlama ve sorunları doğru temelde çözümleme kuramıydı. Bu biraz karışıktı. Çünkü resmi ezberi bozuyordu.

Neden bu iki konuyu hatırlattım: çünkü son mayıs girişi ile birlikte ülkemizde bilsek veya bilmesek de birçok gelişme havada uçuşuyor. Bunlar tıpkı karların toparlanıp kartopu yapılması gibi, yumak oldular. Sorunların yumaklaşıp top olması ise temel siyasal yaklaşımın önemini de dayatmaktadır. Oysa, bizde sorunları derinlemesine anlama yerine, müsaade edilen demokrasi çizgisiyle uğraşmanın ötesine geçilemiyor.

Girişte de belirtiğim konular vardı. Genel grev yapıldı. Peşinden yürüyüş gerçekleştirildi. Peşinden Erdoğan adaya gelip kendince “siyasal üst” diye isimlendirdiği külliyeyi resmen açacak. Tabi ki söyleyeceği çok söz var. Kimi koltuk beklentili, kimi azardan ne alacağı kuşkusunda, kimisi de onlara dokunmadan geçip gidilme peşindedir. Ama yaratılan koşul, önemli beklentiler ve boş sözlerle geçiştirme ikilemli ortaklaşan hat çizgisindedirler.

Bunlar beklenenler. Bir de beklenmeyenlerin vurduğu sert dalgalar var. Holland’daki cinayet adeta K. Kıbrıs’ın uluslararası kirli işlerin neresinde olduğunu haykıran gelişme idi. Peker’in açıklamaları, Falyanın öldürülüşü, Önal’ın itirafları ve ardından öldürülmesi, bize çok basit ama geniş alanı bulan K. Kıbrıs mafya gerçeklerini adeta, keskin bıçak gibi yüzümüze vurdu. Fakat, birçok yerde konuşulan gelişmeler, nedense K. Kıbrıs’ta belirli çevreler dışına taşmadı. Hat da medya çok az kesimi konuyu haberleştirdi. Sanki olmamış havasındadır. Oysa top yere düşüp dağılmaya hız verdi…

Herhalde Hollandalı Kıbrıs’la fazla ilgilenmez. Ama son Cemil Önal’ın açıklamaları ve katledilişi, konuşulmayan Hollanda Kıbrıs ekseni dünya kamuoyunda mafya ağı olarak gündemleşti. Öylesine gündem ki içinde birçok kirli işin adeta toprak altından yukarıya vurmasına benziyor. Fay hatlarının kırılarak deprem haline gelişidir. Şimdi hala konuşmayan K. Kıbrıs, siyasetinin de içinde olduğu ilişkiler yumağının adeta eriyişine tanık oluyoruz. Yasadışı toprak olan K. Kıbrıs herkesin bilip de işine gelmediği için kaçtığı karanlık oyunların, aydınlıkta oynanan şekliyle sergilenmektedir. Dokunulmayan ve Türkiye denetimli siyasal gelişmede olan bölge, durmadan karanlık ilişkilerin köprüsü, aklama yeri olarak yapılandı. Hele K. Kıbrıs’taki koltukçular sanki yokmuşçasına davranıyor. Üstelik adı geçen konuyla alakalı kişiler de seçimdeki finansmanlıklarını da pek bilmeyen de yok. Ama işler normalleşti. Hat da romantik muhalif kesimler mafyacıdan ulusal yatırımcı diye savunma duruşuna çoktan geçtiler.

Son Önal cinayeti ile adeta röportajdaki yükselen iddialar da giderek artı. Röportajı yapan gazeteci ise ölümle tehdit edildi. Ama şanlı K. Kıbrıs demokrasisi, adaleti bu konuda gıkı yok. Olayları soruşturma veya tehditlere karşı duruş pek olmadı. Sanki olmamış havasında. Müsaadeli demokrasi gerçeğinde bunlar olmayacaktı ve olmadı. Tabi Türkiye gerçeği yeniden sırıtıyor. Onun için koltukta kalma, ötekine savurtmalı atışlarla adeta hat bildirme beklentili müdahalere hapsolunup takınıldı.

Onca gelişme ve mafya hesaplaşmasına rağmen, teslimiyet ve bundan yararlanma kurumsallaştı ki kıpırtı dahi olmadı. Sadece bazı kesimler kendince konuştu. Buda K. Kıbrıs gerçeğidir.

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img