tüm yazılar:

Kimliksizler ve AB değerleri – Yılmaz Parlan

 Kendilerini Kimliksiz tanımlayan bir grup insan güneyde Kimlik dairesinin önünde eylem yapmış ve patırtı gürültü çıkartmışlar.

Seçtikleri adres bile yanlış; Kaymakamlığa bağlı Kimlik Dairesine yürümüşler halbuki doğru adres İçişleri Bakanlığı!

Öyle ya, kuralları da politikaları belirleyen yerdir orası. Kaldı ki kimliksiz de değiller, kapı gibi TC ve KKTC kimlikleri var bu arkadaşların.

Bu bir tahrik yürüyüşü

Hem AİHM’e dahil olmuş oraya taşınmış bir konu için güneyde yürüyüş yapmak da neyin nesi oluyor?

Muhataplarının ” AİHM Kararına saygı duyacağını” taahhüt ettiği bir yerde siz öyle bir yürüyüş düzenlerseniz bunun adı provokasyon olur.

Görüşmelerin yalpalayarak devam ettiği bir yerde suyu bulandırma derler buna.

Bunu görmemek için gözlerimizi bağlamamız ve kör olmamız gerekir.

Bu bir hak isteme eylemi değil, karşı tarafa yönelik bir tahrik yürüyüşüdür.

Muhatabınız istediğinizi vermemiş ki konu da AİHM’e gitmiş.

Yani orada sabah akşam eylem yapsanız,dava öncesi sonuç almanız mümkün olmamakla birlikte sadece gerilim yaratırsınız. Zaten yürüyüşün esas amacı da o.

Mahkemenin lehine karar vereceğini nereden biliyorsun

Ama neymiş efendim AİHM de dava 3-4 yıl sürecekmiş de o sürede kendileri haklarından mahrum kalacaklarmış, da mış mış.

E Demirtaş, Osman Kavala yıllardır bekliyor da siz mi bekleyemediniz?

Üstelik mahkemenin tahliye kararını TC hükümeti uygulamayı reddetmesi de cabası.

Hem mahkemenin senin lehine karar vereceğini nereden biliyorsun?

AB’yi kandıramadınız 

Örneğin daha dün Brüksel de yapılan Belediyeler Birliği toplantısında sözde seçilmiş TC kökenli 4 Belediye Başkanına vize verilmedi.

Siz bağrınıza taş basıp onları Belediye başkanı bile seçtiniz ama AB’yi kandıramadınız.

AB dersini çalışıyor, kuralları çalıştırıyor ve herkese de kapısını açmıyor.

Yani öyle 5 yıl kaldı vatandaş olacak, evlendi otomatik kimlik alacak, yok öyle bir dünya. O anca sizin gibi ucube devletlerde olur.

Taşıma nüfusa itirazları yok

Hade başlayın bakayım Avrupalılar Birliğine saydırmaya ‘’Irkçı’’ deyin, ne isterseniz deyin.

AB’yi ve değerlerini reddedip ‘’Irkçı’’ diye kınayabilir, suçlayabilirsiniz.

Ama Kırmızı pasaportçuğu  almak, çoluk çocuğunuzu da oralara atmak, o standartlara bir an önce kavuşmak için de canınızı yersiniz.

Kuzeyde ise taşıma ve sahte nüfusa hiçbir itirazları yok.

İki yüzlüsünüz diyeceğim de sizler binbir suratı da geçtiniz.

İşgal olgusunu ısrarla reddediyorlar

Bir de AB’yi de bu konuda sessiz kalmakla suçluyorlar ama burada bir işgal olgusu olduğu gerçeğini hep göz ardı ediyor, kasten görmezden geliyorlar.

İşgal devam ettiği için muktesebatın tam olarak uygulanması mümkün görünmüyor.
Zaten işgal rejimi de uygulanmasına izin vermiyor.
Biz güneyde özgürce yürüyebiliyoruz ama mesela Rumlar burada hiçbir eyleme katılamıyor, hiç bir hakkını arayamıyor ama biz kendimizde her türlü hakkı görüp gidip güneyde tozu dumana katıyoruz. 

Toplum olarak sadece istiyoruz

Bütün köy ve kasabaların ismini değiştirdik, talan edilmedik Kilise ve mezarlık bırakmadık ama güneyde bir Cami duvarına boya ile yazı yazılsa, çıngar çıkar.

Ana muhalefetinden tutun da bilmem hangi derneğine kadar kınamak için sıraya girer bütün milliyetçi keresteler. Aynaya ise hiç bakmak yok!

Toplum olarak sadece istiyoruz, hep bana bana diyoruz, bunun için de bu topluluğu destekleyenler özellikle hep çocukları kullanarak onların arkasına saklanıp kirli siyaset yapıyor. Karşı tarafın haklarını ise ne görmek istiyoruz, ne de duymak istiyoruz.

Rumlar bir şey istediğinde ise onlara koro halinde ‘’Çözümden sonra’’ teranesini güzel güzel okuyoruz.
 
200 bin Rum’un insan haklarının 51 yıldır sürekli ihlal edilmesi bu topluluğun zerre umurunda değil, empati denen şeyden de yoksunlar ve hiç konuşmuyorlar da.

Kıbrıslılığı sevmiyorlar

Yürüyüş yapanların bir başka özelliği de Kıbrıslılığı aslında hiç sevmiyorlar ve Kıbrıs Cumhuriyetinden nefret ediyorlar.

Ayrılıkçılığın safında olup KKTC’yi savunuyorlar ve zaten profillerinde de bunu saklamayıp göstere göstere paylaşıyorlar.

E, hem Kimliğe ulaşmak hem pasaporta ulaşmak istiyorlar,  ama ayni zamanda da rejime okkalı yağ çekiyor, Kıbrıs Cumhuriyetine saldırıyorlar.

AB’yi her fırsatta karalayıp tu ka ka ilan ediyorlar ama gelin görün ki nefret ettikleri ülkenin kimliğini almak için yırtınıyor, her gün saldırdıkları AB’nin pasaportunu almak için dövünüyorlar. Bunun için de her yol mübah.
Öyle ya, kimlik demek eşittir pasaport demek ve bunun bilinmediğini sanıyorlar.

Kıbrıslılık kavramına da sürekli saldırıyorlar ama gelin görün ki almak istedikleri kimliğin üzerinde hayatın acı gerçeği “Kıbrıslı” ibaresi yazıyor. Hayat da sizi öyle terbiye ediyor be anneciğim.

Bir iki yüzlülüktür gidiyor

Kimliksiz derneğini temsil eden zat ise TV kanallarında zart zurt ederek  “Rumlar Kıbrıslı Türklere çok kötü davranıyor, kağıtları suratlarına fırlatıyor” diye hızını alamıyor ve AB’ye de  saldırıp karalıyor. Ama karaladığı birliğin kimliğini ve pasaportonu almak için cancığını yeyip paralanıyor garibim.

Halbuki 100 bin kişiye yakın insana kimlik de pasaport da verildi, kimsenin de suratına kağıt fırlatılmadı. Ama kazara bir tanecik öyle olay olmuşsa o genele mal edip alenen yalan söylemeyi tercih ediyor.

Gerçek ise Kimliğin arkasına saklanarak, AB pasaportuna uzanmaya çalışıyorlar ve bunun için de yeniden tekrarlıyorum; ‘’Çocukları kullanıyorlar.’’

Bir iki yüzlülüktür gidiyor. Kimlik alamıyorsanız Kıbrıslı Türk olduğunuz için değil, işgal olgusu olduğu içindir.

Elçiliğin parmak izleri
Pekala, bu politikaların arkasında kim? İsterseniz biraz da ona bakalım.

Görüşme ortamının bolca sulandırıldığı bugünlerde, öncelikle Elçiliğin parmak izlerini görebilir, rejime sıkı sıkıya bağlı uydu partilerin de onun peşinden gittiğini izleyebilirsiniz.

Hukukçu kimliğinin arkasına saklanan bir şarlatan

Kim bunlar? Öncelikle Ana Muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi. Her fırsatta ‘’Ne olacak vatandaşlarımız güneye geçip de bir kahve içerlerse?.’’ Hızını da alamamış olacak ki bilinçli olarak götürüldüğü İsviçre’deki son toplantıda açıkça taşıma nüfusun vatandaşlık haklarının masaya getirilmesini istedi sözde hukukçu başkan Prof. Tufan Erhürman!

Karma evililik konusunun da ateşli savunucularından ve AB’ye de veryansın ediyor refiğimiz. ‘’Uygulamalar  İnsan Haklarına aykırı.’’ Vay yahu!

Hukukçu kimliğinin arkasına saklanan bir şarlatandan hiçbir farkı yok!

TC’nin emir subaylarından olup, Görevde olduğu 9 yılda TC’ye karşı hiçbir şey söylememiş, toz kondurmamış ama Selma Eylem’in ara bölgedeki konuşmasını da külliyen reddetmiş bir şahsiyet kendileri.

Samimiyetsiz insanlar topluluğu CTP’nin Junior partisi BY

Emir eri gibi çalışan bir diğer siyasi parti ise Bağımsızlık Yolu. Bir diğer deyişle CTP’nin Junior Partisi.

Oportünizmde sınır tanımayan samimiyetsiz insanlar topluluğu.

AB değerlerini toptan reddedip ağır ve mesnetsiz saldırılarda bulunan ve Kıbrıs Cumhuriyetine her fırsatta saldırıp işgal altında olduğunu söyleyen sözde aktivistler.

Kıbrıslıyım diyen herkese saldırıyorlar

‘’Kıbrıslıyım’’ diyen herkese hadsizce saldırıp ırkçılık basabiliyor bu arkadaşlar.

Taşıma nüfusa itiraz ederseniz saldırıların dozu da artıyor ve anında emekçi ve insan düşmanı ilan ediliyorsunuz.

Vatandaşlık ve Kimlik konusunda uluslararası normlara ve İşgal olgusuna parmak basarsanız, başınıza herşeyin gelmesi olası. Hatta size en azılı faşist yakıştırması bile yapabilirler, Şener Levent’e yaptıkları gibi.

Ama parti bireylerinin ve savunucularının o kimliciği almak için de her kılığa girdiği bir güruhtan bahsediyoruz.
Taşıma nüfusu meşrulaştırmaya çalışıyorlar

Ana muhalefetin ve onun uydusu Bağımsızlık Yolu’nun amaçlarından bir tanesi taşınan nüfusu meşrulaştırmaya yöneliktir.

Eylemlerinde ise özellikle küçük kız çocuklarını kullanmakla dikkat çekiyorlar.

Örneğin yakın tarihte bir 23 Nisan kutlamasında rejim bilinçli olarak Sırbistandan gelecek çocukları Ercan’dan getirmek yerine kasten Larnaka hava limanından getiriyor.

Tabi çocuklar doğal olarak Larnaka’dan geldiği için sınır kapısından geçemiyorlar. AB mevzuatı çok açık ve net.

Ama kim takar mevzuatı, devreye işte burada emir erlerinden CTP’nin junior partisi Bağımsızlık Yolu giriyor ve KIBRIS Cumhuriyeti ile Avrupalılar Birliğine saldırıyor da saldırıyor. Diğer refikleriyle birlikte koro halinde ‘’Irkçılar da, ne olacak çocuklar geçse de…’’ hikayeleri. 

Siz buna çocukların arkasına saklanıp siyaset yapanlar diyebilirsiniz.

Son olarak güney Kıbrıs ta yapılan yürüyüşte ve yazılan makalelerde dahi hep çocukların hikayeleri kullanıldı.

‘’Lafta ölçü bilmeyen edepsizlikte sınır tanımaz’’

Bu güruh kendinden o kadar geçiyor ki hayatı mahkemelerde geçmiş, linç edilmek için saldırıya uğramış, binası Polis gözetiminde yakılmaya çalışılmış Avrupa Gazetesinin Genel Yayın yönetmeni usta yazar Şener Levent’i gözü kara bir şekilde ‘’Faşist’’  bile ilan edebiliyor. Seviyesizce saldırıyor ve faşistlerin bile kullanmadığı çok ağır ithamlarda bulunuyorlar.

Eleştirinin bile bir seviyesi, adabı olur ama bunlarda ara da bulasın. Rejime yaranmak, gözüne geçmek, rütbe almak ve ana muhalefetin yerine geçmek için her türlü hakareti insanlara yapabiliyorlar.

Meşhur laftır ‘’Lafta ölçü bilmeyen edepsizlikte sınır tanımaz’’
‘’Doğu Perinçek’in Kıbrıs Şubesi’’ 

Nedense Türk siyasi makamlarından istemeniz gereken hesabı da elmalarla armutları karıştırıp ısrarla Rum makamlarından istiyor kendinizi çocukça ele veriyorsunuz.

AB muktesebatı kuzeyde tam olarak uygulanmıyorsa sebebi 74’den beri süre gelen Türk işgali değil midir?

Neden ısrarla bu gerçeği görmezden geliyorsunuz?

Bu tavrınızla insanların size ‘’Doğu Perinçek’in Kıbrıs Şubesi’’ yakıştırması da cuk diye yerine oturuyor, bilesiniz. 

Değerli okurlar, işin aslı Kimlik bahane, AB pasaportu şahane gerisi de hikaye…  

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img