13 Kasım 2025, Perşembe
16.8 C
Lefkoşa
iktibasHediye LeventTürkiye, İsrail ile savaşır mı? - Hediye Levent

Türkiye, İsrail ile savaşır mı? – Hediye Levent

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

Türkiye ile İsrail’in Suriye sahasındaki çekişmesi iki ülke arasındaki tansiyonu yükseltmeye devam ediyor. Son olarak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İsrail ile gerilimi yatıştırmaya yönelik açıklamalar yapsa da İsrail tamamen farklı bir politika izliyor hâlâ. Netanyahu yönetimi Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunun İran’ın nüfuzundan daha tehlikeli olduğuna varan çıkışlarla gerilimi harlamaya devam ediyor.

Peki bu gerilimin sebebi ne, tansiyon iki ülke arasında Suriye sahasında bir çatışmaya varır mı?

Aslında Türkiye-İsrail geriliminin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ile birlikte başladığı söylenebilir. Türkiye bu süreçte daha aktif rol alabilmek için birçok girişimde bulundu ancak bu girişimler İsrail’in isteksizliği ve bazen de açıkça Türkiye’nin dahlini reddetmesi nedeniyle Ankara’nın istediği ölçüde başarıya ulaşamadı.

Bu dönemde Ankara HAMAS’ın garantörlüğü üzerinden bölgenin en derin ve çetrefilli davası olan İsrail-Filistin meselesinin ana aktörlerinden biri olmak istiyordu.

ABD ve kısmen AB ülkelerinin desteğini arkasına alan İsrail Gazze savaşını Lübnan’a yaydığında süreç artık İran’sız bir bölge dizaynı aşamasına geçti. Bu süreç de Ankara tarafından İran’ın boşalttığı yerlerin doldurulması çerçevesinde yeni bir fırsat olarak değerlendirildi ve bu hedefle yeni ve oldukça yoğun bir diplomatik trafik başladı. Ancak İsrail bir taraftan İran’ı bölgeden çıkarmaya çalışırken diğer taraftan oluşan boşlukları da ya kendisi doldurmak istiyordu ya da İsrail tarafından belirlenen ve haliyle İsrail tarafından kontrol edilebilir taraflarca doldurulması için bastırmaya başladı.

Nihayetinde Türkiye-İsrail gerilimi Suriye’de Esad yönetiminin düşmesi ve Suriye sahasını domine eden Rusya’nın durumunun belirsizleşmesi ile daha da yükseldi. Elbette Amerika’daki seçim süreci ve Netanyahu’nun kişisel ilişkilerini dünyaya sergilemekten kaçınmadığı Trump’ın başkan olması İsrail açısından kaçırılmaması gereken bir fırsattı. Bu dönemde Ankara da boş durmadı, bir taraftan Suriye sahasındaki fiziksel varlığını ve nüfuzunu tahkime girişti diğer taraftan Trump yönetimini ikna çabalarına…

Suriye sahasında İsrail, nöbetçi kulübelerine kadar bütün askeri kompleksleri, üsleri, depoları yok etti. Buna engel olamayan Türkiye, Trump yönetimini Türkiye’nin hem Irak’ta hem Suriye’de daha aktif rol alabileceği konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Ancak Trump hem Türkiye’yi hem de İsrail’i huzursuz eden bir tavırla ‘Suriye ile ilgilenmediğini, mesai ve kaynak ayırmaya isteksiz olduğunu’ defalarca vurguladı. Yani Amerika Suriye sahasında bir nevi top çevirip tek ortak tehdidin İran olduğunu vurgulayarak geçirdi birkaç ayını.

Velhasıl, İsrail’in her geçen gün el yükselterek Trump yönetimi üzerinde baskı kurma çabası sonuç vermeye başladı ve İsrail, Suriye sahasındaki Türkiye-İsrail çekişmesine Amerika’yı da sürüklemiş oldu.

Gerçi Trump’ın Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Suriye konusunda övmesi pek de İsrail’in istediği gibi bir destek değildi, ancak buraya bir şerh düşmek ve sahadaki somut adımları beklemek gerek, çünkü kapalı kapılar ardında ne olduğunu bilmiyoruz.

Peki bundan sonra ne olur, bu gerilim Suriye sahasında Türkiye-İsrail çatışmasına kadar tırmanır mı?

Bu ihtimal en azından şimdilik oldukça düşük gibi görünüyor.

Amerika-İsrail ilişkileri bölgedeki birçok politikayı şekillendirecek kadar derin olsa da Türkiye’nin bir NATO üyesi ülke olduğu gerçeği de var.

Yine Amerika’nın yanı sıra Rusya’dan Suudi Arabistan’a birçok ülke Suriye’de yeni bir çatışma dönemi değil, kendi ajandalarını yürütmelerini sağlayacak istikrar istiyor.

Kaldı ki Suriye sahası başta olmak üzere bölgede Türkiye ile İsrail’in ortak hedefleri var, ancak yöntemleri farklı. Mesela İsrail bölgede İran’ı istemiyor ve bunu askeri yöntemlerle sağlamaktan çekinmiyor. Türkiye İran’sız bir bölge dizaynından rahatsız değil, ancak İran ile ilişkilerini koruyarak son birkaç yılda belirginleşen boşlukları doldurma hedefiyle hareket ediyor. Aslında ikisinin de hedefi İran’sız bir bölge!

Türkiye ile İsrail arasında Suriye sahasında giderek yükselen gerilimi Amerika’nın da dahil olduğu pazarlık sürecinin bir uzantısı olarak görmek mümkün. Şimdilik ne İsrail ne de Türkiye sıcak çatışmaya girme niyetinde değil. Zaten bundan kaçınmak için iki ülkenin Suriye sahasında bir mekanizma oluşturmaya çalıştığı da biliniyor. Ancak mevcut tansiyon daha da yükselir mi? Yükselebilir elbette.

Suriye’deki geçici yönetimin Cumhurbaşkanı Ahmed Eş Şara’nın Türkiye ile bir güvenlik iş birliği anlaşması imzalaması ihtimali oldukça yüksek. Bu çerçevede Türkiye’nin Suriye içindeki üç askeri havaalanına üslenmek istediğine dair arzuları da zemin bulmuş olacak.

Peki Türkiye Suriye sahasında bir hava savunma sistemini kime karşı kuracak? Ya da soruyu şöyle soralım; Suriye’yi havadan kim vurmak isteyebilir? Tek cevap var; İsrail.

Türkiye’nin hava savunma sistemleri kurması, askeri üslerde asker bulundurması İsrail’i caydırır mı? Belki Suudi Arabistan gibi ülkeler Suriye’deki Türk üslerine bakarak kararlarını ona göre alabilir ancak İsrail Türkiye’nin caydırıcılık hamlelerini test etmek isteyecektir. Yani İsrail’in ‘Suriye’de Türk üsleri ve hava savunma sistemi var, uzak duralım Suriye sahasından’ deme ihtimali yok denecek kadar düşük.

Velhasıl Türkiye’nin hava sahası dahil Suriye’de konuşlanmasının ekonomik, diplomatik ve güvenlik maliyetleri olacaktır. Türkiye ile İsrail’in Suriye sahasında fiziksel bir karşı karşıya gelişten, çatışmadan uzak durmaya çalışacağı açık ancak bu durum karşılıklı hamlelerde bulunmayacakları anlamına gelmiyor kesinlikle.

Elbette bu gerilimi azaltabilecek bazı gelişmeler de muhtemel. Mesela Suriye’nin de İsrail ile normalleşme sürecini başlatmayı ve İbrahim Anlaşmalarına katılması, yeni Suriye ordusunun sadece iç güvenliği sağlayabilecek kadar sınırlı olması ve İsrail’i tedirgin etmemesi…

Suriye’de şimdilik öne çıkan aktörler Amerika, Rusya, Türkiye ve İsrail ile bu ülkelerin sahadaki müttefikleri. Her bir aktörün hamlesi yeni bir süreci şekillendirecek gibi görünüyor.

Diğer yazıları

Bölgede matruşka politikası ve Suriye! – Hediye Levent

Suriye’nin Geçici Lideri Ahmed Eş Şara’nın Beyaz Saray ziyareti...

Sudan’da savaş ağalarının altın savaşları! – Hediye Levent

İran’dan Kuzey Afrika’ya kadar yüz milyonlarca insanın yaşadığı coğrafya...

Barış anlaşması ile bölge dizaynı – Hediye Levent

Bölgede Türkiye’nin de dahil olduğu çok sert bir diplomasi...

Şam-Moskova hattındaki bahar havasının sebebi ne? – Hediye Levent

Suriye’de hâlâ bir devlet ve ordu kurulmuş değil. Her...

Birkaç saatlik çatışmadan bölgesel nüfuz savaşına! – Hediye Levent

Bölgedeki bütün ülkelerin ve tarafların gözü Gazze’de. Herkes Trump’ın...
4,152BeğenenlerBeğen
946TakipçilerTakip Et
4,079TakipçilerTakip Et
728AboneAbone Ol

Son eklenenler

Yerel Yönetimler ve Gıda Egemenliği – Ecehan Balta

Yerel yönetimler artık yalnızca yol, su, temizlik hizmeti veren...

Bisküvi kokulu bir direniş: Lübnan’da mezhep değil sınıf savaşı! – Kavel Alpaslan

Batı merkezli burjuva-liberal bakış açısıyla yapılan tahlillerde sınıfsal doku...

Bölgede matruşka politikası ve Suriye! – Hediye Levent

Suriye’nin Geçici Lideri Ahmed Eş Şara’nın Beyaz Saray ziyareti...

Yanlışı eleştirmek, doğruyu takdir etmek – Levent Atikoğlu

Sosyal medya, bilgi ve duygunun hızla yayıldığı bir mecradır....

Gündemeleştirme ve sorunlarla ekonomik basit bir görünüm – Özkan Yıkıcı

Merak etmeyin: öyle ağır veya geniş bilgili bir makale...

Patron kim? – Şener Elcil

Temsili demokraside halk şeffaf, hesap verebilir bir seçim sistemi...

Gidişat ve beklenti kıskacında Türkiye – Özkan Yıkıcı

Yeniden K. Kıbrıstan siyasal uçaklar kalkıyor. Önce hükümet yetkilileri...

“Elini yakamızdan çek” demek yeter mi? – Levent Atikoğlu

“AKP elini yakamızdan çek” demek yeter mi?Belki bir vesile,...

Canlı yayın