19 Nisan 2025 / Silivri Cezaevi
Merkez kapitalist devletler göç ve iltica haklarını son sürat buduyor. Ve fakat küresel göçmen işçi sayısı da büyük artışlar gösteriyor. Peki bu nasıl oluyor?
ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), 2022 yılında bir rapor yayınladı. “Uluslararası İşçiler Küresel Tahminleri” başlıklı rapora göre 167,7 milyon göçmen vardıkları ülkelerde iş gücüne dahil oldu. 2013-2022 yılları arasında 30 milyon göçmen işçi küresel iş gücü ordusuna katılmış oldu. Yönelim daha çok Avrupa, Kuzey Amerika ve Körfez Arap devletlerinde yoğunlaşıyor.
Bu verilere göre yüksek gelirli ülkeler sanıldığının aksine göçmen işçi transferini durdurmuyor. Çoğaltıyorlar. Ucuz, güvencesiz iş gücü küresel kapitalist rekabetin hâlâ önemli kaynağı. Mültecilere deport, sınırlara örülen duvarlar madalyonun sadece bir yüzü. Diğer yüzünde mobilize hareket eden devasa bir göçmen işçi transferi söz konusu.
ILO verileri göçmen işçi karakterinin de değişmeye başladığını gösteriyor. Göçmen işçiler sadece vasıfsız iş gücü değiller artık. Hizmet sektöründeki göçmenlerin oranı %68,4’e ulaştı. Bakım ve ev içi hizmetlerde göçmen kadın emeği küresel bir talep haline geliyor. Özel istihdam büroları dil, meslek eğitimine yöneliyor. İşçi kiralama bedelini yukarıya çekiyor.
Latin Amerika ve Karayipler
Küresel göçmen işçi pazarına beyaz yakalılar daha çoğalarak giriyor. Hindistan, Çin, Kore, Türkiye gibi ülkelerde üniversite mezunu gençler göç yollarında. Bilişimci, yapay zeka üzerinde çalışan mühendis, doktor ya da iktisatçıların göçü bu. Şirketler internet üzerinden uzaktan çalıştırma modeline de ağırlık veriyorlar. “Beyin göçü” olarak tanımlanan şey eşitsiz koşullarda sömürülmenin de adı. Örneğin Latin Amerika göçleri bu bakımdan çarpıcı.
BM 2024 göç raporuna göre Latin Amerika ve Karayipler nüfusu 660 milyon. Göç oranı ise nüfusun %4,4’üne tekabül ediyor. Bu göçmenlerin 25 milyon kadarı Kuzey Amerika’da. Avrupa’ya 5 milyon, Asya’ya ve Okyanusya’ya 600 bin Latin Amerikalı göçmüş. Latin Amerika ve Karayipler’de yüksek öğrenime geçiş oranı %26,3’ten %56,4’e yükselmiş. Dolayısıyla Latin göçü vasıfsız ya da mavi yakalıların yanında beyaz yakalıları da içine almış bulunuyor.
Suudi Arabistan
Göçmen iş gücü sömürüsünün öncü ülkelerinden Suudi Arabistan’da 12 milyon kadar göçmen işçi çalışıyor. Hindistan, Filipinler, Vietnam, Pakistan, Türkiye, Irak buraya göçmen işçi veren ülkelerden sadece birkaçı. Suudi yönetimi göçmenlere kafala sistemini dayatıyor. Hak, hukuk, grev söz konusu bile değil. Kefil işveren kanun şerri hükümlerde. Krallık kafala sisteminde reform yapsa da pratikte değişen bir şey olmadı. ITUC (Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ve ATUC (Arap Sendikalar Konfederasyonu) hak gasıplarına dikkat çektiler. ITUC Afrika’da hak ihlallerini belgeliyor. Yeni yatırım hamleleri hem işçilerin hem de sendikaların endişe kaynağı.
Suudi Arabistan’ı petrol zengini ülke olarak görmek eksik kalır. Krallık ve arkasındaki finansal güç yeni yatırım alanlarına yöneliyor. İmaj güçlendirmek için düzenlenen turnuvalar da buna dahil. 2027 Asya Uluslararası Kupası, 2029 Asya Kış Olimpiyatları, 2034 FIFA Dünya Kupası boş yere ele alınan projeler değil. Suudi vizyonunun bir parçası olarak Ultrakent NEOM’un inşaatında korkunç iş cinayetleri var. ITV verilerine göre 21.000 işçi burada can verdi. Hindistan Times’a göre ise 100.000 göçmen işçi kayıp. Kısacası Suudi Arabistan’a ve Körfez Arap ülkelerine bakmadan küresel göçmen emek sömürüsünü analiz etmek mümkün değil. Çünkü dün olduğu gibi bugün de Avrupa ve Kuzey Amerika “medeniyeti”, göçmen sömürü modellerinde Suudi Arabistan’a bakıyor.
Filistin
7 Ekim Aksa Tufanı operasyonundan sonra Gazze yerle bir edildi. 51.000 kişi katledildi. 1,8 milyon Gazzeli tehcirle yüz yüze. Tehcir’in rotası Mısır, Ürdün, Somali, Somaliland veya Sudan olacak gibi. Trump’ın hayali Gazze’yi rüya yapmak. Peki Gazze’nin inşası ve hizmet sektöründe iş gücü açığı nasıl sağlanacak? Tahmin yürütmek zor değil. Bu konuda denenmiş birçok karanlık yöntem var. Filistinliler önce sürülür, sonra geçici iş akitleriyle kendi yurduna göçmen işçi olarak getirilir. Afrika kıtasının yeni mineral yatakları da iş gücü talep ediyor üstelik. Plan tutar mı? Siyasal dengeler belirleyici olacak. Bu nedenle Filistin ya da Gazze işgaline iş gücü sömürüsü açısından da bakmakta yarar var.
Tigray diye bir yer
Hazır söz Afrika’dan açılmışken, adı pek bilinmeyen o bölgeye uzanalım. Tigray, Etiyopya’nın kuzeyinde bir bölge. 2020 yılında hükümet güçleriyle TPLF (Tigray Halk Kurtuluş Cephesi) arasında şiddetli çatışmalar başladı. Geçmişten bugüne 600 bin insan can verdi. Yıkımın boyutu korkunç. Yeniden inşa için 20 milyar dolar gerekiyor. Yoksulluk oranı %92’ye, işsizlik %74’e çıktı.
Şimdi göçmen kaçakçıları el ovuşturuyor. Yemen üzerinden Suudi Arabistan’a, Sudan ve Libya üzerinden Avrupa’ya göç başladı. Yerinden edilenler vardıkları yerlerin modern köleleri oldular. Geri dönenler ise kapanmış fabrikalar buldular. İşsizlik yükseldi ve ücretler dibe vurdu.
Suriye’nin inşası
Ülkede siyasi denge oturmuş değil. Uluslararası diplomasi trafiği baş döndürüyor. Arka planda ticaret, yatırım hamleleri var. Pazarlık şimdiden başladı. Yeniden inşanın maliyeti 500 milyar dolar. İş gücü açığı büyük. Savaşta mülteci olan Suriyeli işçilere dönün deniyor. Onlar aynı zamanda yeni meslekler ve dil kazanmış işçiler. Elbette başka ülkelerden de göçmen işçiler getirilecek. Geçici Şam yönetimi kafala benzeri çalışma sistemi dayatır mı? Şeriat ile liberal kapitalizm arasında buna da bir formül bulunacak. Körfez ülkelerin model alınması pek muhtemel.
Ukrayna
Savaş sonrası 6,5 milyon kişi yerinden edildi. Göç Almanya, Çekya, Polonya, Litvanya’da yoğunlaştı. Ukraynalılar savaştan kaçarken iş gücü pazarı tuzağına düştüler. Her yerde geçici istihdam ajansları türedi. Lisansı olmayanlar heyelere başvurdu. Maaşlar ödenmedi, ücretler yarım sayıldı. Ağır çalışma ve psikolojik şiddet dayatıldı. Göçmenleri hedef alan “ücret mafyaları” doğdu.
Sosyal diyalog, payandalık
Bütün bu gelişmeler Türkiye’yi de etkiliyor. Türkiye bir yandan gençlik göçü veriyor. Diğer yandan filtrelenmiş göçün işçi alımına devam ediyor. Türkiye kapitalizmi de Suriye’nin inşasına talip. Dönen Suriyeliler kıymetli bu yüzden. Kalanlar yetmiyor. Sermaye örgütleri başka ülkelerden yabancı işçi talep ediyor. Küreye yukarıdan bakınca yeni savaşlar görünüyor. Kapitalizm ayrıca çalışma rejimini de değiştirerek krize çare arıyor. Göçmen işçiler en yağlı pasta onlar için. Dolayısıyla dünya siyasetini bu verili durumla birlikte okumakta fayda var.
Küresel sendikal hareket sadece sosyal diyalog öneriyor. Kapitalizme payanda olmaktan öteye bir şey değil bu. Savaşa tutum almak, siyasete müdahale etmek, dünyanın geleceğini düşünmek ajandalarında yok. Dolayısıyla yeni bir sendikal ve siyasal çıkış elzem. Egemen medya küresel göçün çarpıcı noktalarını bilinmez hale getirirken, onu görünür, tartışılır kılmak her zamankinden değerli. Modern köleler ne kadar çoğalırsa, modern kölelik düzeni dünyaya o kadar egemen olur çünkü.