tüm yazılar:

Gerçekleri görmezden gelince – Özkan Yıkıcı

Hangi kuram, ifade veya benzer kuramlar eğer kabul görüyorsa, örgütlü hale geliyor ise kurumsallaşıp güç haline geliyorsa, giderek egemen güç ideolojik olgu halinde uygulanıyorsa, sonuçta kültürlenip davranış değeri olursa, artık en keskin yalan dahi, n en acımasız uygulamalar bile normal hale ulaşır. Gerçekler nedenli var olsa da örgütlü hale gelip kültürleşen kuram, tün olanların görmezden gelmesini sağlar. Hele de bu siyasal alanda yönetim davranışı olursa, gerçekler değil görmezden gelme kuralı işlemeğe başlar.

Yukardaki giriş, biraz karışık geleme şansı vardır. Çünkü, bizim gibi ülkelerdeki eğitim ezbere bağlıdır. Ezberletip doğru diye öğretilir. Bazı öğretiler de daha ilk baştan gerçek ile görmezden gelmenin pratiğini de oluşturur. Yalan söylemek kötü bir şey denilirken, sonrasında gerçeğin söylediği için dayak yemek veya hapse girme gibi öteki gerçek yaşanır. Böylelikle uygulama ile öğreti farkı pratikte gözden geçirilme zorunluluğunu da yaratır.

****

Özetlemen ikilem, bizde her an geçerli ilkedir. Öyle bir hale geldik ki en basit gerçeğimizi bilmeme veya görmezden gelmeği kültürleştirdik. Nüfusu bilmene veya siyaset mafya ikileminin yokmuşçasına davranmanın normalleşmenin de ötesine ulaştık. Hiç uzağa gitmeyelim: günlük her an dilimizde olan, Sedat Peker’in ilanı davul zurnayla yaptığı, cinayetlerin olduğu, en son Bugün gazetesinde röportajlarla serilen mafya gerçeği, bizde hiç de altüstler veya fırtınalar yaratmadı. Olan ilişkilerin yayıldığı kesim, ses çıkarmadı. Sanki hiçbir şey olmamışçasına ayni dil kullanılmaya devam ediliyor.

Başka bir görmezden gelme ise bizzat Kıbrıs gerçeğidir. Bizzat yaşanıp, sokaklarda normalleşmelere rağmen başka telden melodi duyuyor havasında devam ediliyor. En temel propaganda araçları adeta gerçekler değil, günün çıkarıyla örtüşen görmezden gelen davranışlar oluyor. Hala onca yazılı metne rağmen, gerektiğinde başka dilde kullanılan propaganda resmî ideolojide bunlara rastlamak kolaydır. Ada gerçeği ile anlatılan uçurumu, görmezden gelme ifadesiyle isimlendirmek kolayd8r.

Basit şekilde hep Türkiye’nin adaya gelişi garantörlük anlaşmasıyla denilir. Ama garantörlük kuramı öyle boşaltılıyor ki daha ilk anlayışla görmezden gelme taçlandırıyor. Adanın toprak bütünlüğünü koruma ilkesi vardır. Bu tekrarlanırken, daha ilk pratikte, fiilen ayrışmanın kurumsallaşması adımları da atıldı. Ama hep garantörlük kuramı bahaneleştirilir. Bu ikilemde giderek kazanan kitleler de olunca, yaşam bunları giderek bu yalanı da kültürleştirip gerçekleri görmezden gelmeği de sağlar. Mülkiyet hakkı birer anda ganimet yağmasına dönüşür. Buna siyasal damıtılar da konur.

Başka bir basit örnek de şu: Kıbrıs cumhuriyeti yok denir. Israrla Rum ifadesi kullanılır. Fakat çıkarı olunca da kullanıma geçilir. Bunlar farklı olgular. Adeta yazılı belgeler, davranışlardır. Ama normalleştiği için, kültür haline gelmesi sonucu, kabul yaşamın kuralı halindedir.

Fakat bir gerçek vardır: bu yine hayatta mutlaka karşımıza gelir. Nedense görmezden gelme kuralı, aynı zamanda da olanı değil istediğin gibi ilişkisinde algılanmayı yaratır. Sana dokunsa da pek fazla uyanmak istenmez. Bunu Türkiye Kıbrıs ekseninde görürüz. Var olanı değil, uygulayan kesimin siyasal gerçeği ile değil, bize sunulan şekil önemsenir. Ama bu gelip bir gün sizi de vurur. Bunu yine son günlerde yaşadık. Muhaliflere söylendikçe kabul görüp hala desteklenen ifadeler, bu defa size gelince şaşırırsınız. Üstelik bu tabulaşır. Bolca Rumculuk, hain suçlamalarına uğradık. Ama gün geldi bunu kullanırken zevk alıp koltuk yapanlar da yiyince, bu defa karşı çıkma retoriği oluştu. Gerici olana demokrat, faşizme çağdaşlık, sömürgeciliğe bağımsız diye diye geçilen dönem, yaratığı kültürün da prangasına takılıp kalınır. K. Kıbrıs’ta son günlerin karmaşası ve belirsizlikler bunların sonucudur. Gerçekler değil görmeme süreciyle kurumsallaşan yapı gerçekler karşısında elbet ya sesiz veya müsaade şekliyle ancak yetinilir. Buda değişimi değil de sınırlı gerçeklerin güncel notlar haline gelmeği sağlar.

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img