19 Eylül 2025, Cuma
23.8 C
Lefkoşa
yazılariktibasTrump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri - M. Sinan...

Trump’ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri – M. Sinan Birdal

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

ABD seçimlerinde Trump’ın kazandığı ezici zafer gerek liberallere gerek sosyalistlere teori, strateji ve taktiklerini yeniden gözden geçirmek için “köprüden önce” son bir fırsat sunuyor. Dünyanın ekonomik ve siyasi hegemon gücü olan ülkedeki seçimler aslında belirli bir zaman farkıyla ortak bir tektonik dinamiğe tekabül ediyor. Bu dinamiğin temel belirleyeni -hem seçim sonuçları hem de iktidara gelen sermaye fraksiyonunun yapısını açıklayan – jeo-ekonomideki dönüşüm.

Seçimlerdeki en belirleyici etken ne? Seçim kimi iktidara getirdi? Seçim sonucunun nedenleriyle başlayalım. Seçim gibi milyonların katıldığı bir karar verme sürecini birçok değişken etkiler. Yenilgi ve zafer atmosferinde her iki kampta da hangi değişkenlerin belirleyici olduğuna dair bir tartışma yaşanması doğaldır. Bu tartışmaya girmek yerine bir değişkene yoğunlaşacağım: algılanan enflasyon.

Reuters’in başlığı meseleyi Clinton’ın doksanlardaki zafer formülü vecizesine atıfla özetliyor: “Olay sadece ekonomi değildi, gerzek! Eflasyondu!”

Edison’ın sandık çıkışı yoklamasına göre seçmenlerin yüzde 45’i ailesinin mali durumunun dört yıl öncesine göre daha kötü olduğunu söylemiş. 2020’de bu oran yüzde yirmiymiş. Bu düşüncede olanların yüzde 80’i Trump, yüzde 17’si Harris’e oy vermiş. Reuters bu bulgunun, işsizlik oranının düşüklüğü, toplam tüketimin azalmaması ve ortalama aile gelirinin yüksekliğine rağmen, seçmenin ekonominin kötüye gittiğini düşündüğünü tespit eden kamuoyu yoklamalarıyla tutarlı olduğunu vurguluyor. Ajansa göre 2022 yazında yüzde 9.1’e fırlayan enflasyonun yarattığı tahribat son iki yıldaki düşüşüyle giderilememiş. Gallup’un araştırması da seçmenin yüzde 52’sinin ekonomiyi oylarını etkileyen en önemli başlık olarak işaretlediklerini gösteriyor. Bu oran 2008’deki Büyük Resesyon’dan bu yana bu kadar yüksek bir değere ulaşmamış. Ekonomi büyürken seçmenin 2008 krizindeki gibi hissetmesi her şeyden önce siyasi analizde kullanılan ekonomik teori ve göstergelerin radikal olarak gözden geçirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Guardian da enflasyonun Trump’a seçim kazandırdığını, ancak uygulayacağı politikaların enflasyon oranını daha da tırmandıracağını öngörüyor. 

Amerikan ulusal kanalı CBS aslında seçimlere birkaç gün kala, 30 Ekim’de yayımladığı röportajda seçimlerin belirleyici eksenini tanımlamıştı. Kanalın görüşlerine başvurduğu danışmanlık şirketi Oxford Economics’in Şef Ekonomisti Bernard Yaros, seçmen davranışında belirleyici olan değişkenin resmi enflasyon oranı değil, salıncak eyaletlerdeki seçmenin enflasyonu nasıl tecrübe ettiği olduğunu iddia ediyordu. Yaros’un hesabına göre enflasyon oranında gerçekleşen her bir puanlık artış seçimin belirleyici eyaletlerinden Pennsylvania’da on binlerce oyun iktidara karşı verilmesine neden oluyordu. Gelirleri düşük olduğu için en temel tüketim ihtiyaçlarındaki en ufak fiyat artışından etkilenen seçmenlerin enflasyona en duyarlı kesimlerin başında geldiğini hatırlatalım. Nobel Ödüllü Ekonomist Robert J. Shiller’ın 1997’deki bir makalesine atıf yapan Yaros, seçmenin enflasyonu diğer bütün makroekonomik göstergelerden daha çok önemsediğini öne sürüyor. Yaros’un Etiket şoku (sticker shock) modeli adını verdiği bu açıklamaya göre eğer seçmenler pandemi sonrasındaki fiyat artışına odaklanırsa Pennsylvania’yı Trump kazanacaktı. Öyle de oldu.

Yaros’a göre eğer seçmen son bir yıldaki enflasyon düşüşüne odaklansaydı Pennsylvania’yı Harris kazanacaktı. Yaros’un sefalet endeksi (misery index) modeli adını verdiği bu açıklama biçimi yıllık ulusal işsizlik ve enflasyon oranını temel alıyor. Seçim sonuçlarını şaşkınlıkla karşılayan sosyal bilimciler için ders net: Seçmen davranışında belirleyici etken yerelde hissedilen enflasyon. Yıllardır TÜİK’in enflasyon oranının vatandaşın cebindeki enflasyonu yansıtmadığını durmadan tekrarlayanlar için bu ders altın değerinde. Yanılgının nedeni hâlâ Türkiye’deki gelişmeleri sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyaya özgü gelişmeler olarak okuyamama sıkıntısı.

Peki seçim zaferi kimi iktidara getirdi? Bastiaan van Apeldoorn, Jaša Veselinovič ve Naná de Graaff 2023’teki araştırmalarında Trump’ın farklı bir holding elitini iktidara taşıdığını kanıtlıyorlar. Bu yeni elit daha önceki elitlerden farklı olarak Açık Kapı Politikası’na yani uluslararası serbest ticarete karşı. Tıpkı AfD’de ve AKP’de olduğu gibi bunların başını çeken fraksiyon da aile şirketleri. Bu siyasi ağın merkezinde bir aile şirketi olarak Trump Holding oturuyor. Daha önceki hükümetlerdeki hakim örüntü birden fazla ulus ötesi holdingin yönetim kurulunda oturanlardan oluşmaktaydı. Trump ise daha küçük işletmelerin veya kişilerin kurmuş olduğu yatırım şirketlerinin daha geniş toplumsal ağlarına dayanıyor. Yazarlar, Trump’ın siyasi stratejistlerinden Steve Bannon’ı örnek gösteriyor (2023: 92). Bannon, Trump yönetiminde iş başı yapan Steve Mnuchin ve Gary Cohn gibi Goldman Sachs rahlesinden geçmişti. 2008 krizinden sonra holdingden ayrılan Bannon, şahsi girişimci olarak Hollywood’a girmiş ve büyük bir servet edinmişti. Dolayısıyla Bannon ve “küreselci Gary” adını taktığı Cohn aynı sınıfa dahil, ancak geçmiş Trump hükümetinde farklı sermaye fraksiyonlarını temsil eden isimler.

ABD, Almanya ve Türkiye’de 2008 sonrasında ulus ötesi holding sermayesine karşı beliren yeni sermaye fraksiyonlarının analizini yapmadan solun şurdan şuraya kıpırdaması hayal. Dolayısıyla modellerini güncellemesi gerekenler sadece liberaller değil. Sosyalistler de sınıf fraksiyonları arasındaki kavgayı teorize edemedikçe savrulmaya mahkumlar. Kısaca: İktidara gelenler ninenizin, dedenizin sermaye fraksiyonu değil!

Bastiaan van Apeldoorn, Jaša Veselinovič ve Naná de Graaff. 2023. Trump and the Remaking of American Grand Strategy: The Shift from Open Door Globalism to Economic Nationalism. Cham: Palgrave Macmillan.

Diğer yazıları

Kürt meselesini çözmek mi yönetmek mi? – Fatih Polat

Türkiye’de, bir yılını doldurmaya yaklaşan yeni ‘süreç’, PKK’nin fesih...

Darbecilere af yok – Ertan Erol

Brezilya Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz hafta Eski Devlet Başkanı Jair...

Nepal eylemleri ne anlama geliyor? – Erkin Öncan

Ülkede hem iktidar hem de muhalefette büyük bir güce...

Yorgun Bir Cumhuriyetin Bitmeyen Krizleri: Fransa’da Ne Oluyor – Selman Saç

Fransız Beşinci Cumhuriyeti, De Gaulle’ün müdahalesiyle kurulan ve diğer...

Savaş siyasi olarak örgütlenmiş kolektif cinayettir – Beyza Üstün

Bu motto ile çağrısı yapılan, Savaş temalı 19. Karaburun Bilim Kongresi...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,068TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Kapitalist makina ve radikal kötülüğün simgesi: Devlet – Volkan Yaraşır

“Sosyalizm olmaksızın özgürlük ayrıcalık ve haksızlıktır. Özgürlük olmaksızın sosyalizm...

Garantiler, yalanlar ve gerçekler… – Ulaş Barış

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz gün Katar...

Taşyapı’nın ayağına taş değmez – Gözde Bedeloğlu

2024 yerel seçimlerini, CHP’nin Şişli Belediyesi için aday gösterdiği...

Garantörlük safsatası: çifte standart – Levent Atikoğlu

Kıbrıs’ın göğü, tarih boyunca sancılı bir panorama çizdi: garantörlükler,...

Endonezyayı teğet geçmeyelim – Özkan Yıkıcı

Çoğunuz diyecek ki “nereden çıktı şu Endonezya”.. ama gerçekler...

İspanya’dan İslam konferansına Filistin tutumu kıyası – Özkan Yıkıcı

Epey zamandır, İsrail küstahça bahanelerle, adeta Gazze bölgesibnde bir...

Şeylerin gerçeğiyle yüzleşebilmek! – Fikret Başkaya

“Bilimle ilgilenen bir kişinin zihnine egemen olması gereken şey,...

Kürt meselesini çözmek mi yönetmek mi? – Fatih Polat

Türkiye’de, bir yılını doldurmaya yaklaşan yeni ‘süreç’, PKK’nin fesih...

Canlı yayın