13 Kasım 2025, Perşembe
11.8 C
Lefkoşa
arşivhaberUmud'un yeri - Halil Paşa

Umud’un yeri – Halil Paşa

Halil Paşa’nın Havadis Gazetesi eki Poli Dergisinde yayınlanan yazısı

halilpasa
Dükkanın giriş kapısı gıcırdadı. Odamın açık kapı aralığından minik ellerinde siyah beyaz tespihler ve ucunda mavi nazarlıkların ve rengarenk minyatürlerin asılı olduğu anahtarlıklarıyla bir erkek çocuğu girdi içeriye. Mahcup bir eda ile bilgisayarın karşısında oturan ablaya doğru ürkek adımlarla ilerledi. “Anahtarlık-tespih…”
Sözünü daha bitiremeden duymak istemediği ve fakat beklediği o pek tanıdık cevap, anında odanın duvarlarında yankılandı.
“İstemeyiz ablacığım….”
Çocuğun dudağını kanatırcasına ısırdığını gördüm.
Bitirmesine daha fırsat verilmeden, lafının ağzına tıkıldığı bu kaçıncı dükkandı kim bilir?
Tam geri dönüp de dışarıya çıkacakken, açık kapı aralığından kara gözleri, gözlerimi yakaladı.
Başını öne eğerek, belki de her an olumsuz bir sözün gelebileceğinin tedirginliği içerisinde, kapımın açık aralığına kadar yanaştı.
Şansını bir de benden yana denemekte kararlıydı…
– Abi anahtarlık, tespih…
Ne yazık ki, daha bitirmesine fırsat vermeden ben de lafını tıktım lafını ağzına.
“Gel, otur” dedim.
Şimdi düşünüyorum da o an için bu sözlerim onun için bir umut da, bir umutsuzluk da olabilirdi.
Çekinerek girdi. Üzerinde yıpranmış ve kırış-kırış bir eşofman üstü vardı. İki bacağında kirli bir kot. Ve ayaklarında marka(sız) lastik ayakkabıları. Doğrusu oturmadı ya sandalyenin ucuna ilişti.
Adın ne?
– Umud.
-Memleket nere?
-Adana, Ceyhan…
-Kıbrıs’a ne zaman geldin Umud?
-Bir ay önce abi…
-Kiminle geldin?
-Babam, annem ve kardeşlerim…
-Onlar nerede?
-Güzelyurtta bahçelerde çalışmaya (malum narenciye sezonu ya…) geldiler…
Suçlu birisini sorguya çekmekte olan bir polis gibi gördüm kendimi. Konuşmamızı soru cevaptan çıkarıp sürdürmeye çalıştım…
Oniki-onüç yaşlarıda gözüküyordu. Doğulu, yani, Arap-Kürt karışımı bir aksanı vardı.
Adana’ya, Urfa’nın bir köyünden göç etmişlerdi. Kardeşleri kendisinden çok küçüktü ve anne-babası ile Güzelyurt bahçelerinde kalıyorlardı…. Kendisi ise adaya çoktan geldiğini söylediği nenesinin Lefkoşa surlar içindeki evinde kalıyordu.
Okula gittiğini söyledi bana. Şimdi okulda olması gerekmiyor muydu? O soracağım soruyu önceden kavrayıp, hemen havaya kaldırdığı soğuktan kırmızıya çalan ellerine dolanmış tespihleri ve anahtarlıkları sallayıp şıngırdatarak, “bunları satayım, yarın gene gideceğim abi” deyiverdi.
-Peki… Kaçıncı sınıfsın Umud?
-Orta üç’e giderim abi. Adana’dan gelince Lefkoşa’da “…… Ortaokuluna” kayıt oldum abi…
-Peki 8 kere 7 kaç eder Umud?;
-“54 eder abi”
-Olmadı 2 eksik söyledin Umud…
Bir süre çarpım tablosundan sorular sordum. Kimi yanlış kimi doğru cevaplar aldım. En son sorduğuma doğru cevap verirse elindeki balık ve nazar boncuklu anahtarlığı satın alacağıma söz verdim.
Sordum, bildi…
Bildiğine onun kadar sevindiğimi sanıyorum…
-Kaç para bu Umud?
-Sen ne verirsen abi…
-Böyle pazarlık olmaz Umud. Bak sonra vazgeçerim ha!..
-Beş Lira abi…
-Soruyu da bildiğin için 10 lira Umud…
Yüzü aydınlandı. Parladı. Kendine güven geldi. O mutlu oldu…
İlk anda ben de mutlu olduğumu sandım…
Heyhat…
Mutluluk onun hakkıydı. Bense Kıbrıs’ta ortalıkta eşkermeye başlayan Umudları, Türkiyedeki onbinlerce ve Ortadoğu ve Uzak Asya ve de Dünyadaki çocuk işçileri düşünerek…
Ve nihayet kaç aydır bu sütunlarda yazdığım Kıbrıs Sorunun, adamızın Kuzeyindeki Umud gibi çocukların sorunlarına, ne gibi bir fayda sağlayabileceğini dahi düşünmediğimi düşünerek…
Kıbrıs Sorunun çözümü artık denetleyemediğimiz “sokaklarda her gün karşılaştığımız işçi çocuklarla” ilgili ayıbımıza ne gibi bir çare bulacak?” diye kafa yormaya başladım.
Sahi çözüm, adamızdaki Umudların sorunlarına nasıl bir çözüm getirecekti?
Kıbrıs Sorunun çözümünde, kendisini milli kimliğinden azade kılmayı başarmış, insan merkezli düşünmeyi ilke edinmiş, evrensel düşünebilen bir solcu için, böyle bir sorunun cevabını aramak absürt sayılabilir miydi?
Kıbrıs Sorununu çözerek Umudların kurtulmak sevinilecek mi yoksa utanılacak bir şey miydi?
Bugün Çarşamba… Aylardan Mart. Baharın ilk ayı…
Hayatının baharında sokaklarda dükkan-dükkan gezerek tespih ve anahtarlık satan Remzi, baharın ilk ayıyla birlikte “fena çarptı” bana…
Geldi ve tam da çözümün olası sonuçları ile ilgili teori kesmeye başlamışken ben, Kıbrıs’ta Sorununda, olası bir çözümünün tam ortasına oturuverdi.
Rahatımı kaçırdı!…
Adada çözümsüzlüğün kaçırdığı rahatımızı geri getirmek için, Remzileri öteleyerek göstermek kolaycılığı da sızmış olabilir mi sol tahayyüllerimize?

Not: Birleşmiş Milleteler tarafından kabul edilen ve 1996 yılında KKTC Meclisinden de geçirilen “Çocuk Onay Yasası Hakları Sözleşmesi”ne göre ise, “dünyanın bütün ülkelerinde devletler, göçmen, mülteci, sığınmacı ya da başka herhangi bir statü ile sınıflandırılmasına bakılmaksızın, çocukların yüksek yararını gözetmek ve korumak zorundadır.”

Diğer yazıları

KİTAP ELEŞTİRİSİ: YAŞANDIĞI GİBİ-Mustafa Akıncı (1983)… 3 – Halil Paşa

15 KASIM 1983, ADANIN OBJEKTİF KOŞULLARI Bir gün öncesine kadar...

KİTAP ELEŞTİRİSİ: YAŞANDIĞI GİBİ-Mustafa Akıncı (1983)… 2 – Halil Paşa

DENKTAŞ’IN SARAY TEHDİDİNE TC BÜYÜKELÇİSİ ARKA ÇIKIYOR 14 Kasım günü...

KİTAP ELEŞTİRİSİ: YAŞANDIĞI GİBİ-Mustafa Akıncı (1983)… 1 – Halil Paşa

Mustafa Akıncı’nın yazıya döktüğü ve ‘Söylem yayınları’ tarafından Şubat-2024’de...

Kayıp Ağaçlar Adası – Halil Paşa

Elif Şafak’ın İngilizce kaleme aldığı “The Island of Missing...

Öksüz Atlar Ülkesinde 2 – Halil Paşa

Gelelim romanda okuru bekleyen bilgi, belge tadındaki anlatı ve...
4,149BeğenenlerBeğen
946TakipçilerTakip Et
4,079TakipçilerTakip Et
728AboneAbone Ol

Son eklenenler

Gündemeleştirme ve sorunlarla ekonomik basit bir görünüm – Özkan Yıkıcı

Merak etmeyin: öyle ağır veya geniş bilgili bir makale...

Patron kim? – Şener Elcil

Temsili demokraside halk şeffaf, hesap verebilir bir seçim sistemi...

Gidişat ve beklenti kıskacında Türkiye – Özkan Yıkıcı

Yeniden K. Kıbrıstan siyasal uçaklar kalkıyor. Önce hükümet yetkilileri...

“Elini yakamızdan çek” demek yeter mi? – Levent Atikoğlu

“AKP elini yakamızdan çek” demek yeter mi?Belki bir vesile,...

Taraf olmayan bertaraf olacak: Kimin yapay zekasıyla sanayileşelim? – Ceren Ergenç

Geçtiğimiz hafta Xi ve Trump’ın APEC zirvesi öncesi görüşmesi...

Dijital bağımsızlık neden önemli – Cecilia Rikap – Paolo Gerbaudo

Mesajlarını açtığında sayfanın yenilenmediğini ve uygulamadan bir sorun olduğunu...

COP30, seçkinlerin suçlu eylemsizliği – Özge Güneş

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 30. Taraflar Konferansı...

10 maddede Merkez’den al haberi – Hayri Kozanoğlu

Merkez Bankası’nın yılın son Enflasyon Raporu’nda ortaya koyduğu öngörüler, ne...

Canlı yayın