Muhafazakar diye adlandırılan çevrelerde oldukça etkili bir isim olan dinci faşist Charlie Kirk, çarşamba günü Utah’ta bir üniversitedeki etkinlikte yaklaşık 3 bin kişiye konuşma yaparken, bir keskin nişancı tarafından tek el ateşle suikasta uğradı. Oldukça profesyonelce, neredeyse 250 metre uzaklıktan hedefini bulan bu tek kurşun sonrası henüz hiçbir şüpheli bulunamamışken kolluk güçleri olay yerinde oldukça elverişli şekilde üzerinde “Transseksüel ve antifaşist ideolojiye ait ifadeler içeren” kovanlar bulunduğunu açıkladı. Demokrat Partililer ve liberaller bu faşistin ölümü üzerine dokunaklı demeçler verip yas tutmaya koşarken ABD’nin işçi ve kadın düşmanı, ırkçı muhafazakar kanadı intikam yeminleri ediyor. Bu arada İsrail’in Doha saldırısı unutuldu, dolayısı ile ABD yönetiminin haziran ayında İranlı askeri liderleri ve bilim insanlarını nükleer görüşmeler tuzağı ile İsrail’e sunması ve şimdi de Hamas liderlerini ateşkes görüşmeleri tuzağı ile bir yerde toplayıp İsrail’e sunmasını birbirine bağlayan haberler de hemen kesildi.
Suikastın hemen ardından Trump, Kirk’i “hakikat ve özgürlük şehidi” olarak tanımlayıp, bayrakların pazar gününe kadar yarıya indirilmesini emretti. Elon Musk sahibi olduğu X platformunda “Eğer bizi rahat bırakmazlarsa o zaman seçeneğimiz ya savaşmak ya da ölmek” diye yazdı. Trump “radikal sol”u, Musk Demokrat Partilileri, Palantir’in kurucularından Joe Lonsdale Batı medeniyetini yok etmek için bir araya gelen “Komünistler ve İslamcılardan” oluşan “kırmızı-yeşil ittifakını”, Temsilciler Meclisi Üyesi Derrick Van Orden ise gazetecileri sorumlu tuttu bu suikasttan. Trump’ı yaratan siyasi stratejistlerden Steve Bannon, “Charlie Kirk savaşın bir kurbanı. Bu ülkede savaştayız. Öyleyiz” diye ilan etti. Amerikan faşistlerinin ünlü yazar yorumcularından Matt Walsh “Tüm sağın bir araya gelmesi lazım… Bu varoluşsal bir mücadele. Kendi varoluşumuz ve ülkemizin varoluşu için bir mücadele” dedi. Bir başka Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Clay Higgins, “Bu suikastı küçümseyen herkesin tüm sosyal medya platformlarından ömür boyu men edilmesi için Kongre ve teknoloji firmalarındaki nüfuzumu kullanacağım” dedi ve hızını alamayıp devam etti, “Ayrıca işletme ruhsatlarının ve izinlerinin de peşindeyim. [Bu suikastı küçümseyen] İşletmeler kara listeye alınacak; bu kişiler tüm okullardan atılmalı ve ehliyetleri iptal edilmeli.” Higgins’in nüfuzunu kullanmasına gerek kalmadan suikasttan daha iki gün sonra ülke genelinde öğretmenlerin, itfaiyecilerin, gazetecilerin Kirk suikastı hakkındaki yorumlardan dolayı ya işlerini kaybettikleri ya da soruşturma altına alındıkları haberleri düşmeye başladı.
Kim bu Kirk?
Liberallerin ve Demokrat Parti seçkinlerinin favori yorumcularından Ezra Klein New York Times’daki köşesinde Kirk için “Siyaseti doğru şekilde yürütüyordu… İnşa ettiği şeye imreniyorum…” dediği bir yazı kaleme aldı. Peki kim bu Kirk ve siyaseti nasıl yürütüyordu? Ne inşa etmişti? Üniversite kampüslerinde beyazların üstünlüğünü savunan ve göçmenlere, işçilere, kadınlara, siyahlara karşı nefreti teşvik eden faşist bir gençlik grubu “Turning Point USA”nın kurucusu ve lideriydi. Seçilmemiş aktörler içinde Amerikan sağının en etkili isimlerinden biri kabul ediliyordu. Kurduğu ve yürüttüğü örgüt, üniversitelerde ilerici hoca ve öğrencilere karşı “Profesör izleme listesi” ve “Okul kurulu izleme listesi” adları altında fişleme ve cadı avları organize ediyor, “radikal solcu” diye tanımladıkları profesörlerin tasfiyesi ve hedef gösterilmesi için uğraşıyordu. Kirk, Siyahların büyük mücadeleler ve bedellerle kazandığı 1964 tarihli Medeni Haklar Yasası’nın geri çekilmesi gerektiğini savunuyor, Siyahların “Ciddiye alınacak bir beyin işlem güçlerinin olmadığını” söylüyor, her fırsatta Siyah kadınlara hakaretler ediyor ve Siyahların koşullarının köleciliğin ve ayrımcı yasaların olduğu yıllarda daha iyi olduğunu iddia ediyordu. Eşcinsellerin taşlanarak öldürülmesi gerektiğini savunuyor, göçmenlerin beyazları ve beyazların etkisini azaltmak için ülkeye alındığı komplo teorisini dillendiriyor; İslam’ı “Solun Amerika’nın gırtlağını kesmek için kullandığı bir kılıç” diye tanımlıyor ve “erkeklere karşı bir savaş” yürütülmekte olduğu teziyle kadın mücadelesine ve feministlere saldırıyordu. Kimsenin emekli olmasına müsaade edilmemesi gerektiğini de savunan Kirk’in bu Nazi artığı fikirlerindeki tek değişiklik, azılı bir İsrail destekçisiyken, çoğunluğu muhafazakar genç diye tanımlanan tabanına son dönemde İsrail karşıtı konuşmalar yapmasıydı.
ABD’de Ronald Reagan ile başlayan ve emeğin kazanımlarını yok etmek, sendikaların gücünü kırmak, dolayısıyla egemen sınıfların gücünü ve varlıklarını arttırma projesi olarak neoliberalizm; bütçe kesintileri, zenginlere vergi indirimleri, sosyal programların yok edilmesi, sanayi üretiminin başka ülkelere transferi, güvencesizlik, işsizlik, yoksulluk getirdi. Bu program ve sonuçları karşısında kitleleri bu programlara ikna etmenin, bu programlar için rıza üretmenin yollarından biri de din, milliyetçilik ve göçmen karşıtlığının ve kültür savaşları ya da kimlik savaşlarının toplumun temel çelişkisi olduğunun, bu güvencesizlik ortamında propaganda edilmesi oldu. ABD Doğu Akdeniz’de ticaret rotaları ve gaz-petrol yataklarının güvenliği ve kontrolü hedefinde kirli işlerini İsrail’e yaptırırken, bir yanda bu programa içeride yükselen ve muhafazakar gençler arasında da yaygınlaşan muhalefet, diğer yanda artan fiyatlar ve işsizliğin ortasında Kirk’in bu kültür savaşları anlatısını kaşıyan suikastı egemen sınıflar için de İsrail için de bulunmaz fırsat.