tüm yazılar:

Verinin kalbi, tanıklığın gücü: bir röportajdan doğan olasılıklar – Levent Atikoğlu

Bazen bir raporun en değerli bölümü, soğuk istatistik tablolarında değil, o verilerin arkasında duran bir insanın sesinde saklıdır. Kıbrıs’ın Kuzey Kesiminde LGBTİ+ Bireylerin Covid-19 Krizi Sırasındaki Kesişimsel Deneyimleri başlıklı Kuir Kıbrıs Derneği’nin Helix Projesi raporu da tam olarak bunu gösteriyor: sayfalarca veri, anketler, bu süreci deneyimleyenlerle yapılan görüşmeler… Ve tüm bunların merkezinde, insanların yaşadıklarını kendi seslerinden aktarması var.

Peki bu sürece yalnızca bireysel röportajlar mı etkili olur? LGBTİ+ bireylerin kendi yaşanmışlıklarını verilerle harmanlayarak anlatması, hem akademik çerçeveyi hem de insani dokuyu bir araya getirir.

Çalışmayı bambaşka bir seviyeye taşıyacak olan ise bu verilerin, ileride olası kriz anlarını beklemeden günlük hayatta uygulanacak gerçekçi ve rahatlatıcı önlemlere dönüşmesidir. Çünkü bireysel tanıklık, sayılarla ölçülemeyen boşlukları doldurur; okuyan ya da dinleyenle doğrudan bir bağ kurar.

COVID-19 süreci, LGBTİ+ bireylerin ruh sağlığı, ayrımcılık deneyimleri, sağlık hizmetlerine erişim ve ekonomik zorluklar açısından zaten kırılgan olan zeminini daha da sarstı. Rapordaki bulgular, salgın boyunca birçok katılımcının “işler istediğim gibi gitmedi” duygusunu taşıdığını; kimilerinin ise hayatındaki önemli şeyleri kontrol edemediğini hissettiğini gösteriyor.

Bu veriler, bireysel düzeyde yaşadığımız kaygı, izolasyon ve belirsizliği somutlaştırıyor. Bu nedenle her hikâye, bu istatistiklerin satır aralarındaki duyguyu görünür kılar.

Rapor, sağlık hizmetlerine erişimdeki engelleri de net bir biçimde ortaya koyuyor. En çok ruh sağlığı desteğinde, ardından genel sağlık, HIV testi ve korunma malzemelerine erişimde sorun yaşandığı belirtilmiş. Aşılanan korku da cabası.

Burada birinci elden anlatımların önemi büyük. Çünkü istatistik “erişim sorunu” diyebilir; ama bir tanıklık, “psikoloğa ulaşamadığım için haftalarca uyuyamadım” der belki. Biri veridir, diğeri ise politikanın neden değişmesi gerektiğini hissettiren gerçeklik…

Bu veriler, gelecekte atılması gereken adımların yol haritasını da çiziyor:

• Sağlık Hizmetleri: LGBTİ+ bireylerin hem ruhsal hem de fiziksel sağlık ihtiyaçlarını kapsayan, önyargısız ve erişilebilir bir sistem kurulmalı.

• Koruma ve Rehabilitasyon: Ev içi şiddet, siber zorbalık ve ekonomik istikrarsızlık karşısında hızlı müdahale edebilecek mekanizmalar hayata geçirilmeli.

• Eğitici ve Kapsayıcı Politikalar: Sağlık çalışanlarından öğretmenlere, kamu görevlilerinden medya temsilcilerine kadar geniş bir yelpazede kapsayıcılık eğitimi zorunlu olmalı.

Helix Projesi’nin sunduğu veri seti, bu adımlar için sağlam bir temel oluşturuyor. Ancak temel ne kadar güçlü olursa olsun, üzerine inşa edilen yapının insana dokunması şart. Tek başına sayılar, karar vericilerin yüreğine ulaşamayabilir. Bu yüzden, bir röportajda kendi deneyimini paylaşan biri, raporun akademik değerine duygusal ve politik bir güç ekleyen biri bu çalışmayı günlük hayatın her alanına dokundurmaya, sürekliliği olan bir etkiye kavuşturmaya devam etmelidir…

Bireysel anlatı, yalnızca yaşanan zorlukları değil, dayanıklılığı da görünür kılar. Rapordaki bazı katılımcılar zor zamanların ardından hızla toparlandıklarını söylerken, kimilerinin geliştirdiği baş etme yöntemleri yalnızca bir “hayatta kalma” hikâyesi değil, aynı zamanda gelecekteki krizler için bir dayanıklılık kılavuzu olabilir.

Bir diğer önemli boyut, Kıbrıs’ın iki yakası arasındaki diyalog. Proje, Kıbrıs’ın her iki tarafında yaşayan LGBTİ+ bireyler arasında dayanışmayı artırmayı hedeflemesi.

Bu bağlamda kişisel tanıklık, yalnızca tek bir kesimi hikâyeye dahil ederek değil; aynı zamanda bölgesel bir barış ve kapsayıcılık çağrısı yaparak da güçleniyor.

Çünkü sınırlar, önyargıların ve hak ihlallerinin etkisini azaltmaz; aksine ortak acıların görünmez hale gelmesine de neden olabilir.

Bu noktada, rapora emeği geçen herkese özellikle teşekkür etmek isterim: araştırma uzmanlarından asistanlara, çevirmenlerden saha çalışmasını yürüten gönüllülere kadar her bir katkı, bu çalışmayı yalnızca bir belge değil, bir değişim aracına dönüştürme potansiyeli göstermektedir.

Bu tür araştırmaların değeri, yalnızca bugünü belgelemekle kalmaz; yarını şekillendirecek politika ve uygulamaları da besler.

Bir insan hakları savunucusu olarak, bu çalışmanın ortaya koyduğu her bulgunun pratik karşılığı olmasına katkıda bulunmayı görev biliyorum. Bunun üzerine yazmak, farklı bakış açıları geliştirmenin de önemli olduğunu düşünüyorum.

Sadece sözle değil, her alanda —sağlık politikalarından eğitim içeriklerine, sosyal hizmetlerden medya diline kadar— bu mücadelenin içinde yer aldım, alacağım.

Verilerin masa başında unutulan rapor cümlelerine dönüşmesine izin vermeyecek; bunları harekete geçiren, görünür kılan ve değişimi zorlayan bir zemine taşımayı sürdüreceğim.

Sonuçta, bir rapor yalnızca okunmak için değil, harekete geçirmek için vardır. Ve bazen o harekete geçirme gücünü bir kişinin sesi tetikler.

Benim sesim, bu raporun içinde belki yalnızca bir röportajda yankı buldu; ancak verilerin, her bireyin hikâyesinin ve emeği geçen herkesin samimiyetinin, değişimi sürdürmek ve LGBTİ+ bireylerin yaşam kalitesini her alanda yükseltecek kapsayıcı, sürdürülebilir, yaratıcı ve analitik çalışmalara yön vermesi açısından taşıdığı değeri de vurgulamaktan büyük mutluluk duyuyorum. 

Yalnızca teoride değil, pratikte de etkisini görmek için hep birlikte çalışmaya devam etmeliyiz…

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img