Home Kıbrıs iktibas Yonca Özdemir “Ulusal” asgari ücret! – Yonca Özdemir

“Ulusal” asgari ücret! – Yonca Özdemir

0
Reklamlar

Bildiğiniz üzere, 31 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan “yasa gücünde kararname” ile yabancılara uygulanan asgari ücretin, KKTC vatandaşlarına uygulanandan farklılaştırılmasının önü açıldı. Bu kararname “KKTC ile arasında imzalanmış bulunan işgücü antlaşması yürürlükte olan ülkeler dışındaki diğer ülkelerden getirilen yabancı uyruklu işçi çalıştıran işverenlere yaşamsal her türlü desteğin verilmesi durumunda asgari ücretinden %40 (%20 konaklama ve %20 beslenme olmak üzere) oranında indirime gitme serbestisi” sağlıyor.  Hükümete göre bu “yerli ve yabancı asgari ücret ile çalışanlar arasındaki kazanç-gider adaletsizliğini ortadan kaldırmak ve dengelemek” amacıyla alınmış bir karar.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, bu yasa ile yabancı çalışanların konaklama ve yiyecek giderlerini karşılayan işverenlerin, maaşlardan %40’a kadar kesinti yapabileceğini belirtti. Sektörel bazda yapılacak düzenlemeyle asgari ücrette farklılıklar olacağını da ifade eden Gardiyanoğlu, “Ulusal Asgari Ücret” adıyla belirlenecek bu ücretin, vatandaşlar için geçerli tek taban ücret olacağını ve vatandaşların bu yasadan etkilenmeyeceğini açıkladı.  Peki gerçekten öyle mi?

***

Yıllardır böyle bir yasanın tartışmaları yapılmaktaydı, ancak son zamanlarda bu konu kamuoyunda pek de gündemde değildi. Asgari ücretin belirlenmesinden hemen sonra bu söz konusu kararnamenin yayımlanması, ister istemez bunun da asgari ücret pazarlıklarının bir parçası olduğu izlenimini yarattı. Nitekim, pazarlıklarda işçi tarafını temsil eden Hür-İşçi Sendikaları Federasyonu (Hür-İş) Başkanı Ahmet Serdaroğlu’nun bu konuda yaptığı bir açıklama ya da eleştiri bulunmuyor. Belki de ben göremedim. Buna karşılık Basın-Sen, KTOEÖS, Türk-Sen ve DEV-İŞ’ten kınama açıklamaları ve kararın geri çekilmesi yönünde talepler geldi. Hatta DEV-İŞ kararın iptali için dava açacağını duyurdu.

Pek çok kişi, bu kararın KKTC Anayasası’na, İş Yasası’na ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerine aykırı olduğunu belirterek eleştirilerde bulundu. Gerçekten de hukuki ve insan hakları perspektifinden bakıldığında bu karar “eşit işe eşit ücret” ilkesine tamamen ters düşüyor ve iş gücü piyasasında ayrımcılığı kurumsallaştırıyor. Bu kararı “ırkçı” olarak nitelendirenler de oldu ki bu değerlendirme haksız sayılmaz. Bu yerlileşmiş ve millileşmiş asgari ücret uygulaması bazı kesimlere ideolojik olarak sempatik gelebilir, ancak hepimizin bildiği üzere, bu karara en fazla sempati gösteren kesim sermaye çevreleridir.

Malum, 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimine çok az kaldı. Ardından bir erken genel seçim ihtimali de gündemde. Bu nedenle hükümetin, sermaye kesimini memnun etme kaygısı oldukça yoğun; buna yerli ve millî söylemler de eşlik ediyor. Dolayısıyla bu karar, hükümetin ideolojisi ve sermaye ile ilişkileri açısından hiç de şaşırtıcı sayılmaz. Şimdi, diğer toplumsal kesimlerin bu yeni kararnameden nasıl etkileneceğine bakalım.

***

Bu kararın KKTC vatandaşlarına fayda sağlayacağını söylemek güç. Zira sermaye kesimi, daha ucuz iş gücü mevcutken neden yerli işçiyi tercih etsin? Yerlilik ve millilik de bir yere kadar! Sonuç olarak, bu yeni uygulama nedeniyle bazı Kıbrıslı Türkler işsiz kalabilir ya da kayıt dışı çalışmaya zorlanabilir. Ancak, asgari ücretli işlerde Kıbrıslı Türklerin zaten yüksek oranda istihdam edilmediği düşünüldüğünde, bu kararnameden en ağır etkilenecek kesimin onlar olmayacağını varsayabiliriz. KKTC vatandaşlığı olduğu halde düşük ücretli sektörlerde çalışanlar ise bu kararnameden çok daha fazla olumsuz etkilenecektir.

Fark ettiyseniz, kararname KKTC ile arasında yürürlükte işgücü anlaşması bulunan ülkelerden gelen işçileri kapsamıyor. KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti (TC) arasında böyle bir anlaşma mevcut ve KKTC başka ülkelerce tanınmadığı için bu KKTC’nin yegane uluslararası resmî işgücü anlaşması. Dolayısıyla düzenleme yalnızca üçüncü ülke vatandaşlarını kapsıyor, TC vatandaşlarını ise kapsam dışında bırakıyor. Bununla birlikte, bu yasadan en olumsuz etkilenecek gruplardan biri de Türkiye kökenli olup KKTC vatandaşı olmayan ve asgari ücretli işlerde çalışan kişiler olacak. Zira daha önce de belirttiğim gibi, sermaye kesimi daha ucuzu varken Türkiyeli işçiyi neden tercih etsin? Yerlilik ve millilik de bir yere kadar!

Genel olarak bu kararname, ucuz üçüncü dünya vatandaşlarının tercih edildiği ve onların da daha düşük ücret aldığı, eşitsiz bir emek piyasası dinamiği yaratacaktır. Bu düzenlemeden en fazla kazanç sağlayacak kesim, yoğun şekilde yabancı işçi çalıştıran büyük sermaye sahipleri olacaktır; esnaf ya da çocuğuna veya yaşlısına bakması için yabancı bakıcı istihdam eden kişiler değil. Bu tür bireysel işverenlerin çalıştırdığı yabancı işçiler, maaşların düşmesiyle muhtemelen başka ülkelere yönelecek; arzın azalmasıyla birlikte ise bu tip işçiler zaten asgari ücretin üzerinde maaşla çalışacaktır.

Bazıları ise bu düzenlemenin genel ücret seviyesini düşüreceğini ve kayıt dışı istihdamı artıracağını öne sürüyor. Eğer kararname, yabancı işçilere olan talebi artırır ve dolayısıyla daha fazla yabancı işçi istihdam edilirse, ortalama ücretler gerileyecektir. Bu durumda, iş bulmak isteyen KKTC ve TC vatandaşlarının bir kısmı da kayıt dışı çalışmaya razı olmak zorunda kalacaktır.

***

Net 44.546 TL olan yeni asgari ücretin %40’ı 17.818 TL ediyor. Görünen o ki, yabancı işçiler için barınma ve yemek masraflarının bu tutarla karşılanabileceği varsayılıyor. Oysa, bu miktarın söz konusu ihtiyaçları karşılamaya yetmeyeceği açık; bu ancak kötü koşullarda barınma ve yetersiz beslenme söz konusu olursa mümkün olabilir. Peki, yabancı işçi ücretlerindeki bu %40’lık (konaklama %20 + yemek %20) indirim oranı nereden çıktı?

Muhtemelen İstatistik Kurumu’nun Hanehalkı Bütçe Anketleri’nden. En son verilere (2021–2022) göre, hanehalkı bütçesinin %20,5’i gıda ve alkolsüz içeceklere, %21,6’sı ise konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlara harcanıyor (https://istatistik.gov.ct.tr/Portals/39/Harcama_tablolari.pdf).

Muhtemelen bu hesaplama bu oranlara dayandırıldı. Ancak asgari ücretliler için bu oranların çok daha yüksek olduğu göz ardı edilmiş! Zira asgari ücretli, temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra cebinde para kalmayan kişidir.

Kısacası, bu karar yabancı işçilerin daha kötü koşullarda istihdam edilmesine yol açacaktır. İşçilerin çok kötü barınma koşullarında ve yetersiz beslenme ile çalıştırılmaması için, Çalışma Bakanlığı’nın ayrı bir düzenleme ile yabancı işçiler için sağlıklı beslenme ve konaklamaya dair asgari standartları belirlemesi gerekir. Peki, bunu yapar mı? Açıkçası hiç sanmıyorum. Diyelim ki yaptı; bu standartların uygulanıp uygulanmadığının Çalışma Bakanlığı tarafından yerinde denetlenmesi gerekir. Ancak devletin mevcut kapasitesi ve kurumsal yapısı dikkate alındığında, bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz.

Daha geçen sene çıkmamış mıydı Cypfruvex’te korkunç şartlarda barınan ve maaşlarını alamayan Bangladeşli işçiler ile ilgili “21. Yüzyılda köle kampı” başlığıyla çıkan haber? (https://ozgurgazetekibris.com/kibris/150415-yilin-insanlik-skandali-21-yuzyilda-kole-kampi.html) İşçiler, hijyen, su, elektrik, tuvalet ya da banyo olmadan, pasaportları ellerinden alınarak ve maaşlarını düzenli alamayarak açlığa ve çaresizliğe maruz kalmışlardı. Bu olay, çalışanlara yönelik denetim eksikliğini ve Çalışma Bakanlığı’nın sorumluluğunu ciddi şekilde sorgulayan bir skandaldır. Üstelik, raporların ve tanıklıkların işaret ettiği gibi, ne böylesi ihlaller sistemli bir şekilde denetlenmiş ne de sorumlular caydırıcı bir yaptırıma maruz kalmıştır.

Bildiğiniz üzere, bir de yabancı işçi getiren “acenteler” sorunu var. İnşaat, otel gibi sektörlerde yabancı işçi talebi olan firmalar, “danışmanlık” adı altında hizmet veren bu acentelere başvuruyor. Acenteler ise, firmaların talepleri doğrultusunda işçi “ithalatını” sağlamak için ilgili ülkelerdeki partner acentelerle iletişime geçiyor.

Yukarıda bahsettiğim haberde ortaya çıktığı üzere, Bangladeş’ten Kıbrıs’a getirilen işçiler için acentelere kişi başına 8000 Euro komisyon ödenmişti. Ancak bu işçiler berbat koşullarda ve hiçbir denetim veya kontrol olmaksızın çalıştırılıyorlardı. Yani bu ithal işçiler hiç bilmedikleri bir ülkede, koşullardan habersiz bir şekilde, örgütlenme veya hak arama imkânı olmaksızın çalışmaya mecbur bırakılıyorlar.

Çalışma Bakanlığı ise bu işçilerin yemek, su, barınma gibi temel ihtiyaçlarının nasıl karşılandığıyla ilgilenmediği gibi, ülkeye giriş izni verilen işçilerin sonrasında hangi koşullarda çalıştığıyla da ilgilenmiyor. Söz konusu haberde de belirtildiği gibi, milyonlarca euronun döndüğü bu “işçi acenteliği” sektörü, adeta çeteleşmiş bir kölelik ağına dönüşmüş durumda. Tıpkı yükseköğretim sektörünün, benzer şekilde, acenteler aracılığıyla insan kaçakçılığına evrilmiş olması gibi…

***

Son olarak, böyle ayrımcı bir ücret politikasının başka ülkelerde de olup olmadığını merak edip araştırdım. Örneğin Türkiye’de asgari ücret, vatandaş veya yabancı ayrımı gözetmeksizin tüm çalışanlara eşit şekilde uygulanıyor; yasal olarak herhangi bir ayrım yapılamaz. Güney Kıbrıs’ta ise ulusal asgari ücret 1 Ocak 2024 itibarıyla aylık 1000 Euro olarak uygulanmakta. Yalnızca ev işçileri bu kapsamın dışında bırakılıyor ve onlar için aylık 460 Euro gibi düşük bir ücret belirlenmiş; ancak bu miktar, yabancı veya yerli ayrımı olmaksızın tüm ev işçilerine uygulanıyor. Hong Kong’da ise yabancı ev işçileri için belirlenen asgari ücret, yerel işçilere uygulanan standart asgari ücretten daha düşük tutuluyor. Bu nedenle Hong Kong, bu anlamda ayrımcı uygulamaya sahip nadir ülkelerden biri.

Vatandaşlığa göre asgari ücret ayrımının yaygın olarak görüldüğü tek bölge Körfez ülkeleri. Bu bölge zaten yoğun işçi hakları ihlalleriyle ünlü. Yasalarına bakarsak:

  • Kuveyt’te 2008 yılında yapılan düzenlemeyle, vatandaşlara aylık daha yüksek tutarda ücret, yabancı çalışanlara ise daha düşük tutarı kapsayan ayrı bir asgari ücret belirlenmiş.
  • Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nde asgari ücret uygulaması yok; maaşlar işveren ile çalışan arasında pazarlıkla belirleniyor. Ancak yerli vatandaşlar (Emiratiler) genellikle daha yüksek ücretler alırken, yabancı işçiler çoğunlukla düşük ücretlerle, iş garantisi olmayan ve sosyal haklardan yoksun pozisyonlarda çalışıyor.
  • Suudi Arabistan’da vatandaşlar için yasal bir asgari ücret mevcut; ancak yabancı çalışanlar için genel bir asgari ücret uygulaması yok ve ücretler bireysel sözleşmelere göre belirleniyor. Yabancı çalışanların Suudi vatandaşlara kıyasla daha düşük maaş aldığı ise bilinen bir gerçek. Yani tablo, BAE’deki durumla benzerlik gösteriyor.
  • Katar ise bölgedeki en ilerici ülke olarak öne çıkıyor. 2020’de yaptığı yasal düzenlemelerle, asgari ücreti milliyet farkı gözetmeksizin eşit şekilde uygulamaya başlamış.

Geçtiğimiz günlerde, Mete Hatay’ın PRIO’dan yeni bir raporu yayımlandı: From Isolation to Imitation: The “Dubaization” of North Cyprus and the New Demography of a De Facto State (İzolasyondan Taklitçiliğe: Kuzey Kıbrıs’ın “Dubaileşmesi” ve Fiili Bir Devletin Yeni Demografisi) (https://cyprus.prio.org/publications/8953).

Okumanızı tavsiye ederim. Sanırım Mete haklı: Gerçekten de “Dubaileşiyoruz”!

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version