Dünkü yazımla fafıza kaybıylaaalakalı bazı sözler yazdım. Devamını da belirtim. Devamı da geliyor. Yine basit örneklerle K. Kıbrıs merkez ağırlıklı kanıtlarla konuyu geliştirecem. Asllında, tam da fiylen ada ikiye ayrılırken, K. Kıbrısta da dünya ve özellikle Türkiye gelişmeleriyle bağlantılı sol hareketler de filizlendi. Birçok gelecek öngörüler de elyordamıyla da oluşturulmaya uğraşıldı. Aslında çoğunun ilgili dönemin önemli siyasal birikinleri, yaratılan olguları nedense silme çabalarıyla da hafıza kaybı veya belek silinmesi sonucu başarıldı. Halbuki örneğin yetmişsekiz baharında Ankarada öğrenci derneğinde yapılan tartışmalarda bizim bazı arkadaşlarımız açıkça bazı gelecek tehlikelerini anlatı. Öylenanlatı ki “işkal sürecinde, eğer engel olunmazsa, fuhuştan uyuşturucuya varan yeni kültür bağlarıyla yerleşeceği” belirtildi. Daha net ifadeler konulurken, özelikle dünya deneyimleri ile adadaki gelişmelerin önemli etkileri vardı. Ayrıca sömürgeleşme süreci tartışılırken de seksen yılı başında bizat benimde olduğum araştırma gurubunda salt sömürge ifadesinin yetersiz olduğunu, birçok öğreenimden sonra sömürgeciliğin ilhaklaşma sürecinde olduğumuzu tesbit yaptık. Özelikle ekonomideki altüstler yanında taşınan nifustan gidilen siyasal yapılanmalar daha çok işkal edilen yerin direk bağlanma ilişkilerine deyerlendirilmesi yapıldıydı.
****
Neyse, konumuz derin soyutlama veya siyasal yapı kuramı değildir. Gelelim tekrardan konumuz merkezine.. genelde çok önemli bir kuram hep göz ardı edilir. Beraberinde diyalektik bütünlük de yok sayılır. Halbuki örneğin her yapılanış, siyasal örgüt kendi yapısal ilişkileri yanında, ahlakını, kültürünü de oluşturursa hayatda kalır. Örgüt yenilse de veya devlet biçimi haline gelse de mutlaka kendi ahlakibakışı kültürel değerleri onun kitlesel karşılığını yaratır.
Geçen yazılaerından birinde Cumhuriyet gazetesi yazaerı ERGİN YILDIZOĞLU faşizimle ilgili genel analizinde, faşizmin salt örgütsel değil ahlaki yönleriyle de bütünsel oluşunu sonucu kitleselleştirildiğini yazdı. Ayrıca eğer kültürel kabul ahlaki norumların karşılığı olmsa kolayca rıza göremeyeceğini de özetledi.
Başka bir önemli bilim insanı Fikret Başkaya isr Yeni Yaşam gazetesinde sömürgeciliği anlatırken, insanların nasıl bu yaşam biçimini kabullendirildiklerini de açıklıyordu. Sonuçta sömürge ülkede yaşayan insanlar kültürleşme sonucu sömürgeciliği savunur hale gelirler. Faşizmin devlet biçimi olsada, ahlaki yereşim ile kültürel kabul sonucu onun da kitleselleşmesi rızasını yerleştirir. Kitlelerin yaşam şekliyle de faşizmi, sömürgeciliği savunma noktasına taşır.
k. Kıbrıs gibi hem değişik sömürgeleşmeği, ilaklaşma dönemini yaşarken, kendi kuralarıyla da sosyolojik dinamiklerle de kabullenme rızasını da güçlendirir. Sistemden yararlananların faydalaşması, öğretimin bunun üzerinden şekillenmesi, kendi ahlaki değerlerini de oluşturmasıyla kervan yoluna devam etmektedir.
Kulanılan önemli tutumlardan biri de kolayca yalanın yerleşmesidir. En basiti de ilgili ülkenin bağınsız olduğu, resmi tarih anlatısı ve üstüne şu veya bu şekilde çıkar sağlanmasıdır. Eğitimden kültürel olguya hep yalanın kötü olduğu anlatılır. Ama pratikle de kurumsalaşan yapıdaki eğitimden başlayıp kültürleşince de normalden daha kolay kabul davranışı haline sokulur. Hele de değişimle alakalı dinamikler çok zayıfsa.. başka şekliyle insanların sorgu yerie sistemin en iyisi olma duygusu önde olursa..
Bu önce cihaletin hamasileşmesi yöntemiyle her alanda konulur. Bir yere girmek, kulanım yapmaamacıyla da size yalanın bir versyonu dayatılır. Örneğin, sizden sistem adına ispiyon yapmanız teşvik edilir. Hat da öyle güvence alırsınız ki en yalan ispiyon karşılığı dahi ödülendirilrsiniz. İspiyon yapılan kişi de damgalanır. Başka şekliyle, sınava girerken, size bazı şu hizmetler sunulurken, istenenenler vardır. Siz istenilenle başarılı olma adına yalanda olsa soruya yanıt, istenilen işi de yaparsınız. Peki bunlar sömürge koşullarında olursa, çocukluktan beri de kafanıza sokulursa ne çıkar: günümüz K. Kıbrıs haritası olur. Bir de temel nokta sömürme ile kar hırsı ekleince işler tamadır.
Bu basit işleyiş kurumsallaşınca, sistemin işleyişi haline sokulup güncel kültürel davranışa dek yayılınca, sorgulama veya anormalik denen sözlerin de anlamıdır. Artık sistem gibi düşünme başlar. Ona göre seçenek aramaya gidilir. Oda sömürgeesel ilhaklaşma bağlarını da güçlendirir. Boşuna adamızda en basitiyle yerel yönetimler sorunlarını TC elçiliğinde çözmüyor. Tabi gidilen yer ayni zamanda bağlanan idari gerçeklikdir. Ama insanlar arytık yalan söylemenin de ötesine geçip yalanı savunan gelecek politik esruman kullanımına sokar.
Kısaca, sömürge ülkelerde yaşarken, yerleşen yapı kendi kültürünü de oluşturur. Hele ilhaklaşma temelibnde olunca, değişen nifus yapısıyla de konu ateşlenir. Sömürge ilkelerine daha bir katgı getirir. Ozaman da sistemin devamı olunca dilenen yalan söylenir. Bazen korku bazen rıza ile bir yere gelmenin aracı olarak kurunsalaşıp kültürleşir. Eğitim kuralı haline sokulur. Başarı deyerlendirilmesi konumunbna yükseltir. Hele de sistemin en iyisi olma duygusu yarışı da olunca, tüm ollumsuz denilen kuramlar, birden vazgeçilmez rıza aparatı halinde yerini alır.