Yaklaşık dört ay önce Litvanya hükümeti ilginç bir karara imza atarak rögar kapaklarına savaş açmıştı. Ülkenin dört bir yanındaki kanalizasyon kapaklarından ‘Sovyetler Birliği’nin kısaltması ‘SSCB’ ifadeleri kazındı. Sovyetler Birliği döneminde inşa edilen altyapı sistemi ise çalışmaya devam ediyor.
Daha önce buna benzer pek çok haber okuduk. ABD ve AB’nin dümen suyuna giren Doğu Avrupa ülkelerinin hükümetleri sık sık sosyalist mirasın gölgesiyle kompleksli bir savaşa tutuşuyor. Fakat sembolik mücadeleye çoğu zaman baskıcı yasaklar eşlik ediyor. Tıpkı geçtiğimiz hafta Çekya’da yaşananlar gibi…
Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, komünizm ideolojisinin yayılması amacıyla yapılan propagandayı Nazi propagandasıyla bir tutan ceza kanunu değişikliğini imzaladı. Asker kökenli sağcı bir lider olan Pavel daha önce NATO Askeri Komite Başkanlığı yapmıştı. Şimdi ise verdiği karar ile birlikte ülkede hatırı sayılır bir etki alanı olan komünist partilerin meşrutiyetini tartışmaya açıyor. Onaylanması halinde sözde ‘özgürlükler bloğundaki’ siyasi yasaklamalara bir yenisi daha eklenecek.
Ekim ayındaki genel seçimlerden hemen önce alınan bu kararın hedefinde Bohemya ve Moravya Komünist Partisi (KSČM) bulunuyor. Çekoslovakya Komünist Partisi’nin ardılı KSČM, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) ve Bölgesel/Yerel Meclislerde temsil ediliyor. 2017 seçimlerinde Çekya Temsilciler Meclisine 15 milletvekili gönderse de 2021’de yüzde 5’lik barajı geçemedi ve parlamento dışında kaldı. Buna rağmen gelecek seçimlerde KSČM’nin oluşturduğu yeni ittifak (Stačilo! – Yeter!) ile birlikte yeniden meclise dönmesi bekleniyor. AP seçimlerinde aynı ittifak yüzde 10’a yakın oy almıştı.
Bugün gündeme gelen yasak, Senato tarafından reddedilmezse ocak 2026’da yürürlüğe girecek. KSČM, bu durumu kendilerine karşı uzun süredir yürütülen yoğun ancak başarısız baskı kampanyasının bir parçası olarak değerlendiriyor.
Yasağın dikkat çekici özelliği ise kapsamının eğilip bükülmeye açık oluşu. Yani komünist propagandanın yasa dışı ilan edilmesi sadece sembollerle mi sınırlı kalacak? Yoksa KSČM gibi partilerin etkinliklerini kısıtlamaya ve hatta kapatmaya yönelik bir dayanağa mı dönüşecek? Meclisten çıkan metin buna açıklık getirmiyor. Tek bildiğimiz ‘komünist harekete destek ve teşviğin 10 yıla kadar hapis ile cezalandırılacağı’.
KSČM’nin Gençlik Komitesi Başkanı Petra Proksanova’ya göre yasanın tutarsızlığı ve muğlak bir şekilde yazılmış oluşu birden fazla soru işaretine neden oluyor. Morning Star’a konuşan Proksanova şöyle söylüyor: “Çeşitli yorumlara göre yasa orak-çekiç gibi komünist sembolleri yasaklayabilir, komünist hareket tarafından düzenlenen kamusal etkinlikleri suç sayabilir ve hatta KSČM’nin yasallığını dahi sorgulayabilir.”
Komünist harekete yönelik baskıların yeni olmadığını ifade eden Proksanova, anti-komünist uygulamaların ülkesinde uzun süredir kök saldığını hatırlatıyor: “Şunu anlamanız gerekiyor: Geride bıraktığımız 35 yıldan bu yana Çek Cumhuriyeti’nin kültürel, siyasi ve entelektüel hayatına anti-komünizm ağırlığını koyuyor. Geçmişte Komünist Parti’yi yasaklamak için ciddi girişimlerde bulunuldu. Hatta hükümet komünist Gençlik Ligi’ni yasaklamayı dahi başardı ki bu yasak ancak uzun, zorlu ancak ilkeli bir taban mücadelesi sonucunda kaldırıldı.”
Diğer kimi örneklere benzer şekilde Çekya’da da Nazilere karşı mücadelede hayatını kaybeden partizanların mezarları tahrip edilirken, faşistlerle iş birliği yapanlar onurlandırılıyor. Direniş ve toplumsal mücadeleler tarihi, sermayenin ağzına layık olacak şekilde tekrar tekrar pişiriliyor.
Fakat sembollerle mücadele geçmişin gölgesine karşı savaşta buz dağının görünen yüzü. ‘Komünizm yasağı’ bir kez daha gösteriyor ki kapitalistlerin, liberallerin soyut ‘özgürlük’ tanımı, sermayenin ‘özgürlüğünden’ ibaret. Asıl hedef ise aynı geçmişin miras bıraktığı somut toplumsal haklar, özgürlükler ve düşünceler.