Home Kıbrıs iktibas Niyazi Kızılyürek Kıbrıs Sorununun Tarihselliği Bize Ne Anlatıyor? – Niyazi Kızılyürek

Kıbrıs Sorununun Tarihselliği Bize Ne Anlatıyor? – Niyazi Kızılyürek

0
Reklamlar

Kıbrıs Müzakerelerinin ne zaman başlayacağı belli değil. Üç ay sonra mı, üç yıl sonra mı kimse bilmiyor. Fakat ne zaman başlarsa başlasın, sonuç alabilmek için müzakerecilerin sorunun tarihselliğinin farkında olmaları ve uzlaşmaya açık olmaları fevkalade önemlidir. Çünkü, neyin mümkün olup olmadığını, uzlaşma sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini bize en iyi sorunun tarihçesi anlatır.

Bir saptamayla başlayalım: Kıbrıs Sorunu 1950’li yıllarda neredeyse, bugün de benzer bir yerdedir. O yıllarda etnik toplumlar self determinasyon ve egemenlik konularında ayrı düşerek karşı karşıya gelmişlerdi. Kıbrıslı Rumlar ada nüfusunun bir bütün olarak self determinasyon hakkından söz ediyordu ve adanın kaderini Kıbrıs Rum çoğunluğun belirlemesini savunuyordu.

Her ne kadar bu  yaklaşım ilk bakışta dönemin anti-kolonyal ruhuna uygun görünse de, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye tarafından kabul görmüyordu. Çünkü, self determinasyon uygulamasının adanın Yunanistan ile birleşmesiyle sonuçlanacağına kesin gözüyle bakılıyordu.

Türk tarafı Enosise şiddetle karşı çıkarken, kolonyalistlerin böl-yönet politikalarından da yararlanarak ayrı self determinasyon hakkını gündeme getirdi. Adada iki ayrı halkın yaşadığını ileri sürerek, Taksimi veya ayrı bir Türk devletinin kurulmasını şiar edindi.

Fakat gerçek şudur ki, iki taraf da başarısız oldu. Ne Kıbrıslı Rumlar adanın kaderini tek başına belirleyebildiler, ne de Kıbrıslı Türkler kendi kaderini tayin etme iddialarıyla ülkeyi meşru olarak bölebildiler.

Kısacası, self determinasyon etrafında yaşanan gerilim ve çatışmalar kalıcı bir sonuç getirmedi. “Kendi” kaderini tayin etme arzusu, öteki “Kendi” ile karşı karşıya geldi ve birbirlerine karşı konumlanan “Kendiler” arasında oluşan güç dengesi, taraflardan birinin üstün gelmesini engelledi.

Sorunlu Yapı, Sorunlu Özneler

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu böylesi bir dengenin sonucuydu. Fakat devletin yapısı ile öznelerin duruşu sorunluydu.  

Etnik toplumların Enosis ile Taksim gibi çatışan milli talepleri dışlandı ama ortak bir kamusal alan oluşmasına olanak tanınmadı. Kıbrıs devletinde toplumlara ayrı self determinasyon ve ayrı egemenlik hakkı tanınmadı ama devletin de egemenliği sınırlandırıldı. Etnik toplumlar devletin sınırlı egemenliğini paylaşmak zorunda bırakıldı ama iki toplumun iradelerinin kaynaşmasına set çekildi.

Öte yandan, toplumların 1960 öncesinde irade çatışmasına yol açan milli tutkuları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna rağmen siyasal yaşamı yönlendirmeye devam etti. Bütün bu nedenlerden ötürü Zürih ve Londra anlaşmaları kalıcı bir çözüm olamadı.

Kıbrıslı Rumlar self determinasyon haklarının “inkar edildiğini” ileri sürerek self determinasyon-Enosis mücadelesine devam ederken, Kıbrıslı Türkler de ayrı self determinasyon, ayrı devlet veya Türkiye ile birleşme yönünde çaba sarf etmeyi sürdürdüler.

Fakat, bu milliyetçi çabalar da 1960 öncesinde olduğu gibi başarısız oldu. Kıbrıslı Rumlar Kıbrıs’ın kaderini tek başına belirleyemedi. 1964’ten beri devleti fiilen tek başına yönetmeyi başarsalar da, Yunanistan ile birleşmeyi veya Kıbrıslı Türkler üzerinde egemenlik icra etmeyi başaramadılar. Kıbrıslı Türkler de küçük bir toprak parçası üstünde iç egemenlik icra edebildiler ama ayrı bir Türk devleti kuramadıkları gibi, Türkiye ile birleşemediler.

1974’te yaşanan büyük alt-üst oluşla ada coğrafi ve demografik olarak bölünse de, savaşın yol açtığı yeni duruma rağmen toplumların anayasal ve siyasal konumlarında esaslı bir değişiklik olmadı.

Kıbrıslı Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti devletini fiili bir durum olarak yönetmeye devam ediyorlar ama adanın bütününde hakimiyet kuramıyorlar.

Kıbrıslı Türklerin 1983 yılında kurduğu devlet ise uluslararası toplum tarafından kabul görmüyor.

Tarihsel Parametreler

Açıkçası, yakın tarih şunu göstermiştir ki, ne Kıbrıs Rum toplumunun egemenliğine dayalı üniter bir devlet veya Yunanistan ile birleşme, ne de Kıbrıslı Türklerin meşru olarak ayrı bir devlete sahip olmaları mümkündür.

Kıbrıs Sorununun çözümü etrafında kafa yoranlar bu tarihsel parametreleri dikkate almak zorundadırlar. Çünkü, bu parametrelerin içinde kuvvetin ve hukukun belirlediği sınırlar gizlidir ve bunları kafamıza göre değiştiremeyiz! Kuvvet-hukuk amalgamı sonucunda başka bir denge oluşana kadar da bağlayıcı ve yönlendirici olan bu parametrelerdir!

İşte bu yüzden, Tarih-Aynası verili koşullarda neyin mümkün olup neyin mümkün olmadığını saydam biçimde gösteren bir aynadır…

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version