Home yaklaşımlar Özkan Yıkıcı Sınırda yaşarken, normalleşen bir gerçek – Özkan Yıkıcı

Sınırda yaşarken, normalleşen bir gerçek – Özkan Yıkıcı

0
Reklamlar

Evim eski adıyla Kermiya bölgesindedir. Sosyalkonutlarda oturuyorum. Tam da Lefkoşayı ayıran noktanın yakınındadır. Elbet Kermiya adı dile yerleşse de Türkçeleşme adına yeni isim de Metehan konuldu. Bilmem anlamı nedir, anlamadım. Ama işler bizde böyle.

Neyse konumuz neden Metehan ismi konulması değildir. Sonuçta ben Lefkoşayoı ayıran yerde sosyalkonutlarda oturuyorum. Sınırın tan dibinde. Hele de hala hasta halim tamamen geçmediği için de epey zamanım da bölgede evimde olmaktadır.

Adı neolursa olsun, yaşadığım yerde oturmanın bir gerçeği vardır: ana yolda epey araba yığılıyor. Nedeni güneye geçme veya güneyden kuzeye gelmenin yaratığı kalabalık birikimdir. Senelerdir hava böyle. Pek tınan da yok. Sadece bazı  medya teemsilcileri gelince, mikrofonlara konuşulur. Tabi ki K. Kıbrıs sansürleme gerçekleriyle. Öyle konuşulur ki sonuçta sonucun varlığı kabul edilir. Ama herhangibir eylem falan da yok. Sadece “çözsünler” denilir. Kimisi de olayı birazda dalgaya alırcasına gülerek laf lakırtısı yapar. Ama sonuçta bölgenin ana yolu resmen tıkalı. Satti aşan beklemeler de normalleşti. Fakat eylem falan da yok. Sosyolojik gerçek ise zaten kuzeyden güneye geçişlere hak sahibi olan kesin, nifusun öyle önemli kesimi değil. Bilinmeyen nifusta tahminden öteye gidilemez. Fakat, net olan güneye geçmesi gereken kesim nnifusun oldukça az kesiminin hakı vardır. Buda zaten sorun çözme becerisi olmayan elit siyasal kesime de kolayca ilgisiz durma, Türkiye ile ters düşmeme korkusuyla kafasını öteye çevirme şansını yaratıyor.

Ama sınırda hem de gelen yaz mevsimi ile sıcakta araba içinde bekleyen insanlar, nikrofon uzatılınca, şikayet ederler. Politikacılardan konuyu çözmesini isterler. Yeni kapıaçılmasını şöylesine vurgularlar. Böylelikle işler tamam oluyor. Medya gündeme taşıyor, ahali de sıcakta beklerken, konuşarak rahatlamaktadır. Ama hiç eylem falan da söyleyen yok. Birzamanlar bazı örgütler konuyla alakalı eylem yaptı. Çoğu şikayetname yapan medya şovcuları bu eyleme dahi katılmadı. Ama medyacı gelince de kapı açılsınla lafı atıyor.

Bu klasik yaşam senelerdir sürüyor. Şikâyetçi olan ahalinin miktarı rakama vursan genelde çok az. Tıpkı öteki Kıbrıs cumhuriyeti yurttaşlık durumu gibi. Onun için bazı sorunlar havada kalıyor. Örneğin bol bol tekrarlanan fiyat farkı da bunlardan biridir. Eskiden beri doyumsuz ve yüksek karla çalışan bizim işbirlikçi kesimlerimiz hep şu lafı yeri geldiğinde vurgularlar: “güneye geçen azınlıktır. Siz almazsanız almayın. Burada güneye geçemeyenler var. yüzbin öğrenci veya bol yabancı insan var. onlar nedersek, hangi fiyatı koyarsak alırlar” itiraflarına sık sık raslıyoruz.

Girişte de belirtiğim gibi: evim Kermiyada. Hastalığım hala tam geçmediği iiçin evindeğim. Kapıdaki yaşananları bazen beni geçerken ziyaret edenler anlatıyor. Hat da bazı çok kızanlar “artık güneye gitmeyecem” kızgınlık tepkisini de verirler. Ama yine de giderler. Siyasilerimiz mi zaten kendileri bu konuda karar verecek yetkileri yok. Sınırın kontrolü maum. Ama bunları da yok sayıyoruz. Ozaman kısır döngü devam edip gider. Öyle ki birbakarsınız gündem olurken dahi bazı makamcılar kapıların kapanması cesaretini dahi önerirler. Oda şöyle lafla geçiştirir.

Kısaca, sınırda yaşıyorum. Tıkanışı gayet güzel izliyorum. Artık normalin da ötesine geçti. Şikayet eden var da iş sonlanınca unutulur. Hat da kapıları aşmayanlara gidip sandıkta kocaman mühür dahi vurulur. AKP çizgili olma nedeniyle de siyasal partiler dokunmama tercihinde. Buda siyasal aşmaza kazanına atılan odunla tamamlanır. Ama ben sınırda yaşıyorum. Bunlar hep gerçekler olarak hergün neredeise bir tanıdıkla dinlediğim şikayetname şeklindedir. Ana çözüm mü her konuda olduğu gibi: yöneticilerimiz ilgilenip çözsünlerle sınırlı.

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version