Komşu ile yıllarca karşılıklı atıştık. Lokmamıza, dolmamıza musallat oldular, kahvemizi baklavamızı sahiplendiler diye hop oturup hop kalktık. İki üç yıl önceydi yanlış hatırlamıyorsam, Yunanistan bu kez de kokoreçe göz dikti diye haberler çıkmış, kokoreç ustaları tepki göstermişti. Yunanistan da artık çok oluyordu yani, kendine gelmeliydi, sonuna bir iki harf ekleyip her şeyimize sahip çıkıyordu, kokorecimize ‘kokoretsi’ diyerek dünya lezzet listesinde ilk sırayı kapmıştı. Ustalarımız çok bozulmuştu bu işe, Yunanlıların değil iyi kokoreç yapmak doğru dürüst yumurta bile kıramadığını söylemişlerdi. Yemeklerimize sahip çıkmanın hayat memat meselesine döndüğü zamanlardı.
***
Bugün o dişe diş rekabetten eser yok. Ustaların da öfkesi dinmişe benziyor. Şimdi Yunanlar ister cacığa caciki desin ister lokmaya loukoumades… Vize kuyruklarında bekleyen bizleri kapıdan geri çevirmesinler yeter. Deniz ürünleriyle dolu, bol kepçe mezelerle donatılmış, uzoların özgürce tokuşturulduğu masalarda, Türkiye’ye göre oldukça makul bir hesap ödeyerek yiyip içebilmenin yeni adresi artık Yunanistan. Bu şartlar altında kimsenin de kahve Türkmüş Yunanmış ilgilendiği yok. Avrupa’nın en yoksul ülkesi olmak gibi dertlerimizin yanında sözü edilmeyecek ‘yenilgiler’ bunlar. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat), 2024 gelir ve yaşam koşulları verilerine göre Türkiye, 29 ülke arasında yoksulluk riski en yüksek ülke.
***
Bir zamanlar Yunanları, ‘çalıp’ kendilerine mal ettikleri yemeklerimizi nasıl da en güzel bizim pişirdiğimizi kanıtlamak için Türkiye’ye davet ederdik. Bugün durum tam tersi. Geçen yaz Midilli esnafının iddiasına göre adadaki bütün ıstakozları yiyip bitirmişiz! Türkiye’de ise turizmci elini göğe açmış Hızır peygamberin yardımını bekliyor. Tatil yapmayı aklından dahi geçiremeyen milyonlarca insanın yaşadığı ülkemizin Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 78 kişinin öldüğü Grand Kartal Otel yangınına ilişkin savcılığın bakanlık yetkilileri hakkında istediği soruşturma iznini reddetmeden bir kaç gün önce, lüks yatıyla Yunanistan’daydı. Rakibinin durumunu yerinde incelemek istemiş.
***
Yata misafir olan iktidar medyası çalışanı Ahmet Hakan’dan öğreniyoruz ki, Bakan Ersoy meğer her fırsatta turist gibi gezer, sokak sokak dolaşır ve rakiplerimizin ne yaptığına bakarmış. Çarşılarını, plajlarını, sokaklarını, tarihi yerlerini incelermiş. Yunanistan’da plastik kapı pencere takılan tarihi esere rastlamış mıdır acaba? Ya da yangına karşı yeterli önlemleri almadığı halde bakanlık onayı ile hizmete devam eden herhangi bir otele? 2018 yılı itibariyle strateji değişikliğine giderek artık sadece niceliğin değil niteliğin de önemli olduğu bir stratejiyle hareket ettiklerini söyleyen Bakan Ersoy, Yunanistan’ın sınır kapılarında boncuk gibi dizilen yurttaşlardan görüş almış mıdır acaba bu Türkiye’nin nitelikli turizmi hakkında?
***
Peki ya kıyılar? Bakan Ersoy’a göre bu konuda çok şanslıyız. Doğal güzellikleriyle, mavisiyle yeşiliyle başka ülkelerinkinden çok daha üstün olduğumuzu ve Yunan adalarını Ege’nin alternatifi olarak gördüğünü söylemiş. Misal, kişi başı bin lirayı geçen giriş ücreti, iki bin lirayı bulan harcama limitleriyle Çeşme ve Bodrum gibi önde gelen tatil bölgelerinin komşudaki muadilleri nerelerdir acaba? Anayasaya göre Yunanistan’da halka açık olması gereken plajların hükümet tarafından kiraya verilmesi ve girişlerin ücretli hale gelmesini protesto etmek amacıyla başlayan ‘Havlu Hareketi’ başarılı olmuş ve yüksek mahkemenin verdiği karar doğrultusunda hükümet, kıyıların halka açık olduğuna ilişkin yasaya uymayanlara ceza kesileceğini açıklamıştı.
***
Şezlongsuz Datça İnisiyatifi, geçen yıl yaptığı açıklamada Anayasa ve Kıyı Kanunu’nu hatırlatmış ve Danıştay’ın kıyıların kamuya açık olması gerektiğinin yanı sıra, sahil şeridinin deniz tarafından elli metrelik ilk kısmında kapalı inşaat yapılamayacağını hükme bağladığını vurgulamıştı. Bakan Ersoy’un Yunanistan seyahatinden hemen sonra Resmi Gazete’de yayımlanan yeni düzenlemeye göre ‘kıyı kenar çizgisinin’ deniz tarafında yer alan ormanlık alanlar da turizme açılıyor. Böylece, hali hazırdaki otel ve plaj işletmeleriyle halkın kıyılara ulaşımı oldukça zorlaşmışken, geriye kalan, Bakan Ersoy’un ‘mavisiyle yeşiliyle çok şanslıyız’ dediği koruma altındaki yerler de sermayenin hizmetine sunulacak. Böyle olur işte AKP’nin ‘nitelikli’ turizm stratejisi, bam diye vuruverir kıyıya!