Home yazılar iktibas “İsrail Batı’nın pis işlerini yapıyor” – Yücel Özdemir

“İsrail Batı’nın pis işlerini yapıyor” – Yücel Özdemir

0
Reklamlar

İsrail’in Ortadoğu’da yaptıklarını en iyi Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in bu sözü özetliyor. Merz, Kanada’da yapılan G7 zirvesi sırasında ZDF kanalına verdiği söyleşide aynen şunları söylüyor: “İsrail hepimiz için en pis işi yapıyor. Biz de bu rejimin mağdurlarıyız. Molla rejimi dünyada ölüm kusuyor. 7 Ekim, İran rejiminin desteği olmadan yapılamazdı. Bu pis işi yapan İsrail ordusuna, İsrail devlet yönetimine cesaretinden dolayı büyük saygı duyuyorum. Aksi takdirde bu rejimin aylarca ve yıllarca süren terörünü ve ardından muhtemelen ellerinde bir nükleer silah olduğunu görebilirdik.”

İlk olarak röportajı yapan ZDF Berlin Temsilcisi Diana Zimmermann tarafından kullanılan “pis işler” (Drecksarbeit) kavramına Merz “Bu kavramı kullandığınız için size teşekkür ederim Sayın Zimmermann” diyerek yukarıdaki sözlerine devam ediyor. Yani, tesadüfen değil bilinçli olarak “İsrail hepimiz için pis işler yapıyor” diyor.

“Hepimiz”den kasıt Kanada’da bir araya gelen dünyanın yedi büyük emperyalist ülkesi olsa gerek.

Ortada gerçekten İsrail tarafından yapılan sayısız “pis iş” var. Bunları uzun uzun sıralamaya gerek yok. Sadece Gazze’de bir buçuk yıldır olanlar bile her şeyi özetliyor. Bu nedenle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından Gazze’de insanlık suçu işlendiği gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında arama kararı çıkarıldı. İsrail rejiminin bölge halklarına karşı işlediği suçlar ve yaptığı “pis işlerin” arkasında hep tam destek veren Batı’nın olduğu yıllardan beri biliniyor.

Merz’in ifade ettiği gerçeğin bir diğer yanı ise İsrail’in bugün İran’a karşı başlattığı savaşta Batı adına “mıntıka temizliği” yapmasıdır. Birçok yorumcu, analist olanların bu yanını sürekli karartıyor ve İsrail’in kendi başına ve planına göre hareket ettiğini ileri sürüyor. ABD’den başlayarak genel olarak Batı’nın İsrail devletini, Başbakan Natenyahu’yu engelleyemediğini iddia ediyorlar.

Halbuki gerçek tam tersi. Batı’nın bölgeye dair planları İsrail eliyle hayata geçiriliyor ve ön cephedeki “vurucu güç” olarak kullanılıyor. G7 zirvesinin yarım sonuç bildirisinde her ne kadar “Gerginliğin azaltılmasından” söz edilse de asıl olarak İran suçlandı, İsrail’e destek ve hak verildi. İsrail’in “kendisini savunma hakkını” kullandığının altı çizilirken İran’dan “bölgedeki istikrarsızlığın ve terörün ana kaynağı” diye söz edildi. Aynı bildiride net bir şekilde “İran hiçbir zaman nükleer silaha sahip olmamalı” denildi.

G7 zirvesinin İran-İsrail sonuç bildirisine dikkatle bakıldığında İsrail yönetiminin İran’a karşı yıllardır kullandığı kavramlar ve gerekçelere olduğu gibi yer verilmiş. Bundan G7 ülkelerinin İsrail’in peşinden sürüklendiği sonucu çıkarılmamalı. Bunu tersine çevirerek, Batı’nın yıllardır İran’a karşı izlediği politikalar ve stratejiler olduğu gibi İsrail tarafından üstlenilmiş ve verilen görevi yerine getirmek için canla başla “Pis işler yapmaya devam ediyor” da denilebilir.

Zirveye katılan ülkeler arasında dünya ticareti, iklimin korunması, Ukrayna savaşı ve kalkınma yardımı gibi birçok konuda ise farklı çıkarlar söz konusu olduğu için anlaşma mümkün olmadı. Bu nedenle geniş bir sonuç bildirisi yayımlanmadı. İran konusunda istediği desteği alan ABD Başkanı Trump, daha fazla zirvede kalmaya bile gerek görmediği için “önemli işlerini” gerekçe göstererek bir gün önce ayrıldı. Trump, 2018’de yine Kanada’da yapılan G7 zirvesini de erken terk etmişti.

G7’deki İran harmonisi, Ortadoğu’nun İsrail eliyle dizayn edilmesi konusunda genel bir mutabakat olduğunu gösteriyor. Daha önceki emperyalist paylaşım aşamalarında Avrupa ile ABD arasında İran konusunda görüş farklılıkları ortaya çıkmıştı. Avrupa ülkeleri “eleştirel diyaloğ” adıyla müzakere yoluyla nükleer soruna çözüm getirmekten yana tutum almıştı. Merz’i açıklaması nedeniyle içeride eleştirenler İran’a karşı İsrail’e verilen tam desteğin sorunlu olduğunu dile getiriyor.

Önce Gazze, sonra Lübnan ve Suriye’de İran’ın dayanaklarının zayıflatılması Avrupa’da da İran’daki molla rejiminin zayıflayarak çökebileceği kanaatini güçlendirmiş görünüyor. Avrupa’nın “eleştirel diyaloğu” politikasını bir yana bırakmasının bir diğer önemli nedeni ise Ukrayna savaşıyla birlikte belirginleşen saflaşmada ABD’nin yedeğine düşmesidir. Dolayısıyla, Avrupa’nın pek çok bölgede ABD ile birlikte hareket etme zorunda kaldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu aynı zamanda oluşacak yeni durumda İran’da pay kapmanın hesabını da içeriyor. Tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi. ABD ve Avrupalı emperyalist devletler, İran’da rejimim sonunun görünmesi durumunda ise daha etkili şekilde sürece müdahil olabilirler.

Nereden bakılırsa bakılsın, bu “uzaktan savaş”ın sonucunu yüksek teknoloji, savaş uçakları, füze ve drone rezervleri belirleyecek. İsrail’in rezervlerinin tükenmesi durumunda ABD ve Avrupa ülkeleri “varlık nedeni” gerekçesiyle devreye girmeye, her türlü desteği vermeye hazır. Bu nedenle uzaktan uzun sürecek bir savaş olma potansiyeli taşıyor.

Savaşın bölge halkları açısından her bakımdan yıkıcı ve sarsıcı olacağını, bir savaşın bu ilk haftasında yaşananlar gösteriyor.

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version