Son günlerde yoğunlaşan Ortadoğu savaşları, bana ister istemez konuya ağırlık vermemi de dayatıyordu. Gerek yanlış algılar gerekse gözardı edilen öteki koşullar nedeniyle de makaleler peşpeşe geliyordu. Üstelik kıyaslama yapma veya başka yeni yorumlarla okuyucula da yardımcı olmaya önem verdim. Tabi ki kendi gerçeklerimle.. günlük akıştaki haberler yanında özellikle pek önemsenmeyen durumlar da vardı. Hele de algı yaratma nedeniyle, algı tutsağı olunmama adına olguları yerli yerine kullanma çabam da oldu. Kısaca, hem değişik bakış açısı hem de olayın yakalanmasındaki bazı koşullar makalemi ötekilerle aynı tekrardan bence kopardı.
Fakat, yibne de salt dünya İsrail ABD ve iran ekseninde dönmüyordu. Başka gelişmeler de devam ediyordu. Hat da fırsat bu fırsat denip herkes iran İsrail denklemine yoğunlaşmışken, fırsat değerlendirmelerle de hamleler artı. Bunu da en yakın Türkiye gerçeğinde hep yaşıyoruz. K. Kıbrıs ise kendi döngüsünde sis meydanında körlüğe oynayan dansıyla adeta bu sığlığı kullanmaya devam ediyor.
Yine de son bölge gelişmelerinde eksik brakıldığına inandığım bir net gerçekle devam edecem. Günümüz emperyalizim tekonoloji gelişme bakımından oldukça mesafe aldı. Dünyayı yok edecek teknolojik gelişmeleri, silah sanayinde üretip savaşlara yansıtıyor. Tekonolojik gelişmenin ivmesi kadar başka bir siyasal ters gerçek de varlığını kanıtlıyordu. Teknolojik gelişme ile bunun ağırlıkla askeri alana yansıması olurken, ayni zamanda da siyasal bakımdan gericiliğin de ayuka çıktığına tanık oluyorduk. Faşizmin yönetim şekli, cihatçı seçenekler peşpeşe iktidar bloklarında öne çıkmaya başladı. Bu terslikler ise savaş seçeneğinden otoriterleşmeğe, gericileşmeden vahşi yobazlığa varan yeni kültürleşme politiğini de güçlendirdi. Artık ortaklaşan emperyalist gericileşme, iktidar bloklarında yansırken, politika hamlelerinde de baskılardan tutun savaşlara varan yeni dünyanın da resmini çiziyordu. İşte İsrail iran deklemindeki son aktör ile saldırganlık tutumlarının politik ateşleyen gerçeği budur.
****
Şüpesiz ne salt İsrail iran nede Ortadoğu gelişmeleri tek vahşetin saçıldığı coğrafyalar oluyordu. Bat da haberine pek başvurmadığımız nice ülkede de devlet baskıları ve demokrasileri katletme hamleleri süratle devam ediyordu. Zaten hiç kıvırmadan ABD son seçim bloku ve Trump gerçeği ile hemen başlayan gelişmeler, sistemin nerelere geldiği kadar, yarınları da nasıl hedefledikleri de ortada saçılıyordu.
Ojyine de sanılmasın ki bizi direk etkeleyen, etkileyecek olan Türkiyede de sular durulmadı. Tutuklamalr devam ediyor. Bölge gelişmelerinde yeni Osmanlı hedefi işdahlandı. İran İsrail eksenindeki olanlar şöylesine konuşulurken, yanına hala en basitiyle Kürecik üstü konulmuyordu. Çünkü olay biraz daha anlaşılacaktır.
Ama özelikle Ondokuz Martla başlayan ve İmamoğlunu hapse götüren siyasal sıçrama hamlesi, giderek hızına devam ediyor. Enson Fatih Altaylının emniyete götürülüşünü duyuyorduk. Tutuklamalar öylesine dalbucak oluştu ki artık hukukta itirafçılar adıyla da yeni ilke mutlaklaştı. Hat da hapse girmek istemiyenlere etkin pişmanlık pazarlığı dahi öneriliyordu. Ayın sonunda bu defa anamuhalefet partisinin geleceği üzerindeki mahkeme kararı bekleniyor. Bir anlamda, siyasal kasırgayla tayfun karışımlı iklim hava raporu gibi politik meterolojik beklentisi endişesi oluştu.
Savaş süreci ekonomik kriz uygarlık çöküşü iklim bozulmaları ve nelerle dolu krizlerin harmanlanıp uçuştuğu günlerden geçiyoruz. Üçüncü dünya savaaşından ekonomik çürümeğe, iklimlerin darmadağınıkla gericiliği yükselişini birlikte yaşıyoruz. Ama bir farkla: K. Kıbrısta bunlar konuşulmaz. Sadece kimisi “Türkiyenin sayesinde” kimisi de acabayla sıra bekleme nöbetinde. Ama mevsim yaz. Normalde politik donuklaşma iklimi. Fakat, karmakarşık olan iklimler ile yükselen faşizmin rüzgarında nükler ışıntı dahi konuşuluyor. Paradoks olan bir ülkenin nükler silah sahibi olmasın diye saldırıya uğrarken, bunu politik gerekçe yapan nükler silah sahipleri, atom bonbası kulanma tehtitlerini savuruyor.
Teknoloji yok etme kapasitesinin enüst noktalarında dolaşırken, insanlak lehine değil insanlığı yok etme peşinde. Buyrun Gazzeye..tam aksi gelişmiş tekonoloji faşizmin eline geçince nelere kabil olduğunu da demeçlerle yeniden hatırlıyoruz. Ama artık oluşan sorunsal yumakta, gözardı etmek değil de hangisinden başlasan soruları daha çok öne çıkmaktadır.