Arada olan sesizlikte, ansızın bir kasırga sesi duyulur. AİHM kararıyla yeniden adamızdaki Mülkiyet konusu tartışmaya taşınır. Fakat tartışmanın ortak noktası vardır. Herkes işine gelen kelimeleri alınca, memnuniyet havası da eser. Yeniden AİHM idare etmeği başardı. Dokunmadan ve araya serpiştirdiği kelimelerle herkese hitap etme tekniği algısı epey yaygınlaştırıldı. Öyle de oldu. Hem Kuzey hem de Güneyde ayni karar üzerinden memnuniyet habasını basmaya uğraşıyorlar. Algı probaganda operasyonları demek öyle bir şeydir.
Belli ki Kıbrıs sorununda mülkiyet işleri tam yolunda değildir. Hat da genel kapitalist hukukla da çelişmeleri vardır. Bunları ancak Kıbrısta yaşarsanız anlarsınız. Kapitalist ilkeleri ve adadaki gelişmeleri kavrarsak olay anlaşılır. Dahası Kıbrıs hem sömürge ilhaklaşma alanında hem de Kapitalist sistem kurallarıyla yönetilen bir adadır. Onun için bazı aykırı gibi görülen uygulamalar, dış dinamiklerin güçlü olduğu gerçeğğini de hatırlarsak, bunları daha kolay anlarız. Herhalde Kıbrısta kangrenleşip kanserleşen mülkiyet biçiminin genel sistem güçlerine rağmen olduğunu söyleyecek kimse yoktur. Bunu konu etmeme daha kolaydır.
Kıbrısta yaşıyırsak, adanın yakın tarih siyasetini de gerçekleriyle okuyorsak, gelinen aşamayı daha kolay kavrarız. Ta baştnan sömürgecilikten yeni sömürgeciliğe geçerken ki değişimde, adanın ikiye ayrılması planı vardı. Buda gerçekleştirildi. Ancak, kapitalist mülkiyet şekli de bunun üzerinden kanserleşti. Ganimet tipi oluşumla Kuzeyde fiylen kurulan devlet kapitalist aykırı gibi görülen uygulamaları da yaptı. Bunun da en basit olanı, tapu dağıtmaydı. Sonradan ikinci ganimet dönemiuyle de el değiştirerek kördüğüme sokuldu.
Nedense mülkiyet olaylarında batı emperyalist güçler pek kıpırdamadı. Hat da kendi yurttaşlarına sorunlu mülk almayın değil de şurdan alın dediler. Zaten,, belirtiğim gibi dünya bu gelişmelere resmen göz yumanın ötesinde davrandı. Güneyde ise epey zaman gelişmelere sesiz kalındı. Birde güzel algı vardı: konu çözümle çözümlenecek.
Annan planıyla aslında fiylen ayrışma müktesebatla da taşlandı. Müktesebat içi ve uygulanmayan fiylen iki Kıbrıs oluşturuldu. Yetmedi, ikinci ganimet dönemiyle de resmen satışlarla kanbur epey büyütüldü. Tam da bu aşmazda İngiltere sinsice devreye girdi. Öyle girdi ki bazı kendi istediklerini yerel kesime seslendirdi. İç hukuk yaratma adına TMK kurdurtuldu. Aslında bu AİHM işine de geliyordu. Yükü azalacak ve umudu kaybedenler Lefkoşada malarını satmak zorunda brakılıyordu. Buda Türkiyenin işine geliyordu. İngilterenin hesabıyla, kuzeydeki rum mülklerini satın alınarak toprak mülkiyeti de fiylen parçalanarak tamamlanacaktı.
Ama Türkiye bunu genel uygulamaya değil fırsata çevirdi. Kendi istediklerinin parasını ödedi ve sonra durdu. Böylelikle komisyon kısa zaman sonra tıkandı. Ama mülkiyet konusu da hala vardı.
Son dönemde artık fiylen adanın ikiye ayrılma yükselişi sonucu, yarım asrı geçen zaman diliminin de bıktırmasıyla işler karıştı. Bu defa Kıbrıs cumhuriyeti yargısı harekete geçti. Ama şimdiki konuma göre. Maları satma ve üzerlerine emlak kurmanın sonucuyla uğraştılar. Öyle bie ganimet potansiyel kitle oluştu ki kolayca maduriyet ve nefret yaratacak zemin de yükseldi. Dikat edin ganimet tipi paylaşımlarla kuzeyde epey zengin kesim de oluştu. Şimdi konu artık aşmazda. Ne Kıbrıs sorununda ilerleyiş var nede mülkiyet konusunda duraklama sözkonusu. Ozaman birzamanlar ses çıkarma, çözüm olacak kaçışı artık prim yapmıyor. Ama onutmayalım hukuk da kapitalist sistemin hukukudur.
Son AİHM kararı aslında sistemin tıkanması ve birilerine nefes aldırma, moral verme iamaçlı ağırlıktadır. Zaten yarımasrı geçen mülkiyet yağası öyle bir hale sokuldu ki kimse kolay kolay çözemez. Üstelik açıkça gelecek Kıbrıs siyasal ilerleyiş de açık, net şekilde devam ediyor.
Kısaca, Kıbrıs sorunu konuşulurken hep önemli eksiklerle konuşulur. Sankilerin ve iki kesime sıkıştırma teknikleri ırkçılıkla epey prim yapıyor. Oysa tekrar edelim, göz yumulmasa olamazdı. İlgili plan siyasal ayak olarak elilerden beri vardı. Ama her olayda olduğu gibi emperyalist planlar ne demoırasi nede özgürlük getirir. Kıbrıs da bunlardan biridir. Son AİHM kararı ise rahatlama ve zamana oynamanın dışında bir anlamı da pek yok.