Home Avrupa Sol Partisi Avrupa Sol Partisinden acil uyarı: İsrail’in Tırmanışı Küresel Barışı Tehlikeye Atıyor

Avrupa Sol Partisinden acil uyarı: İsrail’in Tırmanışı Küresel Barışı Tehlikeye Atıyor

0
Reklamlar

Avrupa Sol Partisi Uluslararası Komisyonu Başkanı Maite Mola’nın açıklaması şöyle:

Avrupa Sol Partisi, İsrail’in İran’a yönelik son dönemde gerçekleştirdiği askeri saldırıyı şiddetle kınıyor. Bu, çok sayıda çatışmanın yaşandığı bir bölgede gerginliği tırmandırmanın yanı sıra, İsrail’in yayılmacı ve sömürgeci politikasının kabul edilemez bir uzantısı niteliğindeki kışkırtıcı bir eylemdir.

Güvenlik bahanesiyle yapılan bu saldırı, aslında İsrail Devleti’nin Filistin halkına ve Lübnan’a karşı gerçekleştirdiği saldırılar zincirinin bir halkasıdır. Amacı, bölgedeki hegemonyasını pekiştirmek ve dikkatleri başka yöne çekmektir.

Filistin halkına yönelik vahşi ve sistematik baskı ile İran’a yönelik bu yeni saldırganlık arasındaki bağ inkâr edilemez.

İsrail, onlarca yıldır BM kararlarına aykırı olarak Filistin topraklarını yasadışı bir şekilde işgal ediyor ve uluslararası hukuku ve en temel insan haklarını açıkça ihlal ederek Gazze’ye karşı acımasız bir apartheid (ırk ayrımcı) ve soykırımcı abluka uyguluyor.

İran’a yönelik saldırı münferit bir olay değil; bölgedeki her türlü muhalif sesi susturmayı, her türlü karşı gücü ortadan kaldırmayı ve böylece Filistin’e karşı işlenen suçların cezasız kalmasını sağlamayı amaçlayan aynı mantığın bir tezahürüdür.

Ortadoğu halklarının egemenliği ve kendi kaderini tayin hakkı pahasına, jeopolitik haritayı kendi lehine yeniden şekillendirme girişimidir.

Bu tırmanış, bölgedeki barış ve küresel istikrar için yakın bir tehlikeyi temsil ediyor. Çatışmanın küreselleşmesi gerçek bir tehdittir. İsrail ile İran arasında tam ölçekli bir çatışmanın yıkıcı sonuçları olacak, diğer ulusları da içine çekecek ve anlatılamaz insani acılara neden olacaktır.

Zaten onlarca yıldır hegemonik çıkarlar tarafından tetiklenen dış müdahale ve çatışmalara katlanan bölge halkları, bu yayılmacı hırsların bedelini ödememelidir. İsrail’in, sıklıkla belirli Batı medyası tarafından vurgulanan savaş çığırtkanlığı söylemi, yıkıcı insani ve jeopolitik sonuçları görmezden gelerek, önleyici savaş fikrini normalleştirmeye çalışmaktadır.

Bu dönemde, kalıcı güvenliğin ancak egemenliğe saygı, adalet ve uluslararası hukuka uygunluk üzerine inşa edilebileceğini; askeri saldırganlık ve yıldırma ile sağlanamayacağını hatırlamak hayati önem taşımaktadır.

Bu bağlamda, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın suç ortaklığı skandaldır. İsrail’in saldırgan politikasına koşulsuz desteği ve İran nükleer anlaşmasından (JCPOA) tek taraflı çekilmesiyle karakterize edilen yönetimi, bu tehlikeli tırmanışın yolunu açtı. Trump’ın politikaları, İsrail’deki en gerici güçleri cesaretlendirdi ve onlara bölgede barışçıl ve adil bir çözüm olasılığının zararına olacak şekilde savaş çığırtkanlığı ve istikrarsızlaştırma gündemini sürdürme özgürlüğü verdi.

Avrupa Birliği (AB) yetkililerinin suç ortağı sessizliği de aynı derecede utanç vericidir. İsrail politikasından kaynaklanan uluslararası hukukun açıkça ihlal edilmesine ve barışa yönelik açık tehditlere rağmen AB, ılımlı ve birçok durumda boyun eğen bir duruş sergilemiştir. Bu sessizlik, AB’nin barış ve insan haklarının savunulmasında bir aktör olarak güvenilirliğini zedelemekle kalmayıp, aynı zamanda onu saldırganlığın örtük bir suç ortağı haline getirmektedir.

AB’nin ikiyüzlü tutumundan vazgeçmesini ve İsrail’in saldırılarını sert bir dille kınamasını, yaptırımlar uygulanması ve uluslararası hukuka sarsılmaz destek verilmesi de dâhil olmak üzere somut adımlar atmasını talep ediyoruz. Bölgenin çatışma uçurumuna sürüklenmesine uluslararası toplumun daha fazla göz yumma lüksü yok.

Bu nedenle dünyadaki tüm ilerici, anti-emperyalist ve barışsever güçleri bu saldırganlığı kınamaya, Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya ve İsrail’in yayılmacı ve savaş çığırtkanlığı politikalarına son verilmesini talep etmeye çağırıyoruz.

23-24 Haziran tarihlerinde Brüksel’de düzenlenecek olan Uluslararası Barış Forumu, Ortadoğu’da barışın saldırganlık ve tahakkümle değil, adalet, uluslararası hukuka saygı ve bölgedeki tüm halkların vazgeçilmez haklarının tanınmasıyla sağlanabileceğini vurgulama fırsatıdır.

19 Haziran 2025

Çeviri: Nezih Kazankaya 

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version