Önce yakın dönemden bir hatırlatma ile başlayalım..
Doksanlarda Sovyetler birliği de dağılınca, kapitalist dünyaya iyice meydan kaldı. Artık kendi algılarıyla propagandalara giriştiler. Ülkemizde dahi şu basit algı tutuyordu. Amerikada olduğu gibi, Avrupanın önemli örnekleri diye saydırtılıyordu. Bizdeki aksaklıkları yorumlarken kıyası hep batıyla yapıyorlardı. Nitekim bu tür mitler de elerine kolayca geçiyordu. Üstelik kapitalist dünya sosyalist eksenli blokun da dağılmasıyla adeta kendinin haklı ve ekleyerek dürüst olduğu probaganda alanlarını medyaların da sayesinde kolayca yapıyordu. Kötülerken veya yol göstermek istediği zaman Amerika kıyasına sık sık raslıyorduk. Hele de bazı örnekler genelekseleştirip adeta kolayca algı kurgusu da oluşuyordu.
Doksanlarda bu tür örnekler bolca yayılıyordu. Hele de Klinton olayı gibi bazı konular da bulunmaz Hint kumaşıydı. Fakat öz kaçırılarak bu probaganda operasyonu yapılıyordu. İnsanlara “bakın Amerikan başkanı dahi yalan söylediği için sorgulanıhor” kelemeleri bolca prim yapıyordu.
Konu neydi; Amerikan başkanı stajer öğrenci ile münasebet hikayesi vardı. Klinton bunu önce imkar ediyordu. Sonra kabulendi. Konu başkanın yalan söylemesi idi. Bolca konu probagandalaştırıldı. Meclisler dokunulmazlığın kaldırılıp yargılanmasını epey zaman tartıştı. Ama özdeki gerçeğe kimse dokunmak istemedi. Etrafından dolandı.
Klinton başkan olduktan sonra bazı düzeltmeler yapmak istedi. Önce Dünya Bankası olmak üzere, azı ekonomik girişimlerinden vazgeçti. Fakat, sağlık konusunda yoksuların dayararlanması, bedava sağlık durumları için uğraştı. İşte, girişilen algı operasyonları bu kararın uygulanmaması üzerinden şekilendi. Doğrusu başarıldı da. Sağlık sorunu değil de Klintonun Monikayı öpüp öpmedeği doğruluğu uzun zamanlar gündemde tutuldu.
Gerçi, kısa zaman sonra, sağlanan ezberin nasıl bozulduğuna tanık olduk. Bir ilişkiyle doğru yalan tartışmasına sokulan dünya: ırak işkalindeki kocaman nükler silah yalanıyla yapılan işkalde kulanılmadı. Buşun yalan söyleyip ülk işkal etmesi sorgulanmadı. Amerikanın yalana karşı olduğu tutumu hatırlanmadı.****
Gelelim işte günümüz Amerikasına: karşımızda Losancelıst olayları var. giderek yaylıyor. Hafta sonu birçok Amerikan kentinde gösteriler planlanıyor. Konu, budefa göçmenler. Trump son bir kararla günde üçbin enaz olmak üzere göçmenin ülkeden sürülmesi kararını uygulamaya koydu. Buda tepkilere neden oldu. Muhalif belediye başkanlarının olduğu eyaletlerde olaylar başladı. Kalifornadaki Losancelist kenti de bunlardan biriydi. Trump sert tavır koydu. Atmışbeş yılından sonra ilk defa Amerikan ordusu devreye kondu. Deniz piyadeleri vew ulusal muhavızlar eyalete gönderildi. Buda tepki gördü. Üstelik belediye başkamı ve vali karşıydı. İkili iktidar ekseni açığa çıktı. Ama Trump kararlıydı. Göçmenleri kovarak, kendince Amerikalılara iş alana açacak hesabını vurguluyordu.
Budefa sermaye içi ikilemler de çıktı. Bazı kesimler ırkçılık gözüyle yaklaşıp göçmenlere karşı tavır korken, birkısım sermaye de göçmenlerin gönderildiği zaman, ucuz emek olayını kaybedecekleri için karşı idiler. Bu karmaşada da Losancelıst kenti protestolarla çalkalandı. Gösteriler barışçıl şekilde geçiyordu. Eyalet valisi ve belediye başkanı bu konuda destek veriyordu. Bir hakın kulanımı deniliyordu. Ama işin içine Trump ulusal orduyu seneler sonra atmış yıl geçtikten sonra sokağa gönderince, işler karştı. Muhavızların sert tutumları görsel medyada yayıldı.
İşte size Amerika. Bir yanda ırkçılık öte yanda ucuz emek ikilemli sermaye ile her zaman ezilnlerin yanında olan sol. Belli ki Amerika çalkalanmaya devam edecek. Hele de hegemonya gücü kaybolurken, artan ırkçılık ile değişik bağlar, ilerde tıpkı şimdiki gibi çatlaklıklar da olacaktır. Kaliforniya eyaleti ile Amerikan devletinin konumu bunun işaretlerini veriyor.
Demek ki emperyalist çağı, kapitalizmin işleyişini unutup üstüne de ırkçılık damıtınca, sizi faşizme ve gericiliğe taşır. Amerika gibi kocaman bir örneğimiz şimdi karşımızdadır.