28 Ağustos 2025, Perşembe
35.8 C
Lefkoşa
arşivAli SarıtepeYanlıştan doğru çıkmaz - Ali Sarıtepe

Yanlıştan doğru çıkmaz – Ali Sarıtepe

Sık sık tekrarlanan, genel kabul gören; siyasetin uzun zamandır tıkanmış halde olduğu halidir.

Doğrudur.

Siyaset tıkalı haldedir.

2002 yılı itibariyle Türkiye’de siyasetin kendini aşarak, bundan kurtulabileceği umudu ortaya çıkmışken; gelinen aşamada umudun patinaj olduğu halidir.

Türkiye’de şu anda iki türlü tıkanma hali var.

Yapısal halinden kaynaklanan tıkanma.

Yine yapısal tıkanma üzerinden yükselen siyaset uygulamalarının tıkanmaları.

Yapısal tıkanma: Ulusçu devlet yapılanmasının inşa edilerek, bunun üzerinden Türk ulusçuluğunu inşa etme hali.

Çok dilli, çok dinli ve demografik zenginlik karakterinde olan Türkiye’de bunu uygulayabilmek; bu toprakların yapısal karakterine kör bakmak ile ancak mümkün olabilirdi.

Nitekim de öyle olmuş.

Rum nüfus gönderilmiş, gitmiş.

Ermeni nüfusun 1914’ten kalanı da gitmek durumunda bırakılmış.

Dışarıdan göç alan, göç getirtilen süreçler içerisinde gelenlerin Müslüman olma ortak özellikleri dışında farklı etnik karakterlerde olmaları; kendi etnik karakterlerinin sınırda bıraktırılması ve TC yurttaşlığı halinin Türklükle mecburileştirilmesi ve bunlardan Türk çıkarma politikaları.

Farklı dinsel inanış hallerinin baskı altına alınması.

Alevi inancının Osmanlıdan gelen ötekileştirme halinin devam etmesi ve bu inancın Sünni-Hanefi inancına asimile edilmesi.

Kökleri devletin derinlerinden beslenen; Malatya, Sivas, Maraş, Çorum katliamlarının 1938 Dersim soykırımının devamı niteliğinde olması.

Kürt nüfusuna yaratılan baskının sonucu olarak Süleyman Demirel’in deyimiyle 29. Kürt isyanı-direnişi-.

İnanç ve demografik farklılıklarda asimilasyonun başarıya ulaşması için topluluk hallerinin çeşitli biçimlerle ve yollarla parçalandırılması.

Bir ülke toprağı yaşayanlarının tekli karakterde olması, o ülkede ulus devlet yaratmanın imkanları doğal olarak mevcudiyet halindedir.

Fakat, demografik farklı haller de ise o ülke; hele ki Anadolu-Mezopotamya gibi göç yollarının önemli bir kavşağı ise, bu tip topraklarda ulus devlet inşa etmek ve bundan bir ulus çıkarmak: O ülke yaşayanlarına deli gömleği giydirmekten başka bir şey olmaz.

Cumhuriyet bu karakterler üzerinden yükseltildiği için; bunun demokrasi ve özgürlük imkanları içerisinde egemen hale getirmek mümkün olmayacağı için, hukuksal-kanunsal ve fiziki baskı devamlı olarak devletin birincil görevi yapılmıştır.

Kuruluşunun yapısal yanlışlığı, her yanlış gibi o da yaşama imkanına sahip oldu. Yine her yanlışta olduğu gibi yapısal yanlışında artık sürdürülemeyecek noktası vardır. Ve o nokta geldiği zaman tıkanma başlar.

Otuz seneyi aşkın bir süredir ki Türkiye bu tıkanmışlık halini yaşamaktadır.

Bu yanlışın devamlılığını sağlayabilmek için başvurulmuş olunan baskılamalardan ve baskının her türlüsü bile, yanlışın yürümesine imkan tanımamaktadır.

Türkiye’de siyasette bu yanlış üzerine inşa edildiği için, onun da yaşama süreci yanlış halin yaşama süreci kadar oldu ve o da tıkandı.

Türkiye’de bugün siyaset hala tıkanma hali üzerinden yapıldığından dolayı, ortaya çıkan sonuç; 82 anayasasında ifadesini bulan demokrasinin ve özgürlüklerin hala ötede tutulması halidir.

Daha düne kadar ötede tutulan devletin müslümanı dışındaki Müslümanlık iktidar olmasıyla birlikte, egemenliğine koşut biçimde devletle bütünleşmiş; tıkanmanın çözülme imkanlarına kavuşabileceği anda bütünleşmesinin doğal sonucu olan tıkanmanın devamlılığı pratiği haline gelmiştir.

Türkiye topraklarında egemen siyaset; gerek siyaset toplamı olsun gerekse de parti siyaseti olsun, hep yanlışlar üzerinden politika oluşturmalar yaptılar.

Getirmiş oldukları tek fayda:

Yapılmaması gereken yanlışları alt alta dizerek, topluma ve siyaset kurumuna emirname olarak çıkmış halidir.

Toplum ve siyaset kurumu yapılmaması gerekenleri kendisine bir emir olarak almayı ne kadar becerebilirse; Türkiye toplumsal yaşamındaki tıkanmayı ve siyasetteki tıkanmayı da o oranda aşmayı becerme imkanlarına kavuşmuş olacaktır.

30 Mart seçimi ve seçim kampanyası döneminde egemen siyaset aktörleri olan AKP-CHP-MHP rüşvet ve yolsuzluk konuşmalarının dışında söyledikleri hiçbir şeylerinin olmaması da yanlıştan tıkanmanın tescil edilmiş hali oldu.

Ya yanlıştan doğru çıkartmaya devam edilerek, yanlışın parçalandırma karakteri kendisini açığa çıkartacaktır.

Ya da yanlıştan ve yanlışlardan çıkarılan sonuçlarla; yanlıştan vaz geçilerek, yok ederek, doğruya egemen olma gücü verilecektir.

Diğer yazıları

Toplumunu hasta eden devlet – Ali Sarıtepe

Toplum ya da toplum kütleleri üzerinde yükselen ve bir...

“Anayasayı askıya aldım” devlet biçimini dönüştürme eylemliliğidir – Ali Sarıtepe

Bundan önceki makalede “Demokratik Özerklik Devlet Biçimini Dönüştürme Talebidir”...

Demokratik özerklik devlet biçimini dönüştürme talebidir – Ali Sarıtepe

Üretim ilişkisinin karşılığı olan devlet tipi içerisinde çok çeşitli...

Bezginlik ve bezginleşmek – Ali Sarıtepe

Kişinin bir şey karşısında, devamlılık arz eden bir şey...

Orantılı şiddet, orantısız şiddet ve devlet terörü – Ali Sarıtepe

Kullanılan kavramın her iki halinin de ortak paydası vardır,...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,050TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

İlber Ortaylı’nın önerisi üzerine bazı sorular – Yetvart Danzikyan

Bu satırları okuyunca insanın aklına başka fikirler de üşüşüyor....

Geri çağırma hakkının ilk adresi: Paris Komünü – Kavel Alpaslan

Bir makama halk oylaması ile seçilen bir kişi görevini...

Hırıltı ile mizah arasında hırs: aynı amaca hizmet eden iki farklı dil – Levent Atikoğlu

Hırs, çoğu zaman ilerlemenin, başarmanın, hayatta iz bırakmanın önemli...

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Dönüş Mümkün Mü? – Şener Elcil

Londra Konferansı’na isteksizce giden Makarios, orada Kıbrıslı Türklere devlet görevlerinde...

Kıbrıs’ta işlenmiş olan suçlarla ilgili ‘evet, ama’ denilemez… – Mihalis Mihail

Kıbrıslırum araştırmacı yazar Mihalis Mihail, Kıbrıs’ta yakın tarihimizde işlenmiş...

Oklar Hizbullah’a doğru yöneltilirken – Özkan Yıkıcı

Amerikanın yeni elçisi, ilginç diplomatik açılımlarla uğraşıyor. Aslında daha...

Kaç Yüz Lazım? – Levent Atikoğlu

Politikanın yüzü yoktur derler. Oysa ben tam tersini düşünüyorum....

“Süreç”e vicdani retçilerin de sözleri var – Ercan Jan Aktaş

Ekim 2024 tarihinde başlayan, devlet/iktidar elitleri tarafından itina ile...

Canlı yayın