8 Kasım 2025, Cumartesi
25.8 C
Lefkoşa
yaklaşımlarMurat KanatlıHalkın iradesi denen şey ve seçememe hali - Murat Kanatlı

Halkın iradesi denen şey ve seçememe hali – Murat Kanatlı

Murat Sevinç Radikal2’deki yazısında seçme, seçilme ve yurttaşlaşma sürecini yazdı. Sevinç yazısında şöyle diyordu:

“Yurttaş, adını bilemese ve her sabah evinden bu dürtüyle çıkmasa da, yaşamıyla eninde sonunda bir ideolojiye hizmet eder. Söz konusu bilinçli/bilinçsiz hizmeti yönlendiren ise doğumundan itibaren maruz bırakıldığı etkiler yani hangi sınıf/tabakanın bilgisi ve kültürüyle yoğrulduğudur. Yurttaşın her eylemini ve elbette oy verme eğilimini belirleyen, son derece karmaşık bir ilişkiler/etkiler ağıdır. Bu ağın hem içinde hem dışında bireyin, arasında mesafe olan devletle ilişkilerinin nasıl düzenlendiği meselesi durur. Kişi hangi dünyada yaşıyorsa yaşasın, oy verme günü geldiğinde diğerleriyle birlikte gider sandığa ve sandıkla arasındaki ilişki devlet organları ve hukuk düzeni tarafından önceden belirlenmiştir. O ana kadar, maruz kaldığı propaganda, içinde yer alabileceği örgütlerin yapısı, yönetime katılabilmesinin sınırları, ifade edebileceklerinin çerçevesi çizilmiştir. Önüne konulanı, yine onun için hazırlanmış koşullarda seçer. Buradaki “seçer” ifadesi de sorunludur. “Seçer”in “seçim” olabilmesi ve hatta “daha da seçim” olabilmesi, kişinin “yurttaşlaşma” sürecini sağlıklı yaşayıp özgürlükçü bir yapıda, kendi devletini de dönüştürerek, kaderi üzerinde daha çok söz sahibi olabilmesiyle mümkün. Dolayısıyla sorun, sandık ile kişinin karşılıklı ilişkiyle birbirini dönüştürebilmesidir. Eğer bu yapılamazsa, yurttaş ile sandık birbirlerine bakakalır ve dört yılda bir buluşup bir daha görüşmezler. Oysa “sandık”, sistemin çekirdeğidir; haliyle daha demokratik bir rejimde, kişi sandığını her gün görür, hesap sorar, dönüştürür.”

Burada da anlatılan durumu anlatmak için daha önceki yazılarımda seçimli otoriter rejimler tanımını Ergun Özbudun’un kitabından alıntılayarak yapmıştım…

Ayrıca Kıbrıs’ın kuzeyinde bir vesayet rejimi olduğunu, bu vesayet rejiminin şimdilerde yeni bir dönüşüm içinde olduğunu daha önce birlikte hareket eden TC asker ve sivil bürokrasisinin tek vesayet kimliğinin artık bölündüğünü, askeri ve sivillerin kendi vesayet rejimleri için kendi kurumlarını güçlendirdiğini de anlatmıştık… Neo- İtilafçı – neo-İttihatçılar cepheleşmesi de denebilir bu kamplaşmaya diye de eklemiştik yazımıza…

Ancak görülen o ki, buradaki kimi siyasi oluşumlar açısından bunlar çok da bir önemi yok…

Kendilerini sanki buradaki askeri vesayet rejimine karşı mücadele ediyormuş gibi sunmaktadırlar ama bugün itibari ile daha güçlü olan “sivil” vesayet rejiminin kanatları altına girmeyi, hatta onunla kol kola olmayı sorun olarak da görmemektedirler…

Zaten AKP ile sorunu olmadığını, hatta Türkiye’deki seçimlerde bazı şartlar da koyarak AKP’ye oy verilebileceğini Talat zaten resmen açıklamıştı.

Böylesi bir ortamda vesayet rejimine çok da dokunmadan hala daha idarenin değişerek bir şeyleri değiştirilebileceğine inanlar, bu inanılmaz bir şey…

CTP’nin 1990’lar başındaki ilk hükümet deneyimlerinden beri yaşanmış deneyim olarak “davul bizim sırtımızda, tokmak başkasının elinde” sorununu biliyorlar, 1998’de böylesi bir deneyimi TKP de yaşadı ama gene de Eylül’e kadar UBP’yi götürüp sonrasında duruma bakma stratejisini yeniden ısıtıp önümüze koymaktan kimse çekinmiyor…

En çok kullanılan argüman ise bize en çok acı verene karşı mücadele etmenin öncelik olması gerektiği… Ama tıpta tersine en çok acı verenin tedavisi her zaman için sizin tamimiyle iyileşeceğiniz anlamına gelmiyor… Ayrıca bizim daha önce tanımladığımız gibi ortada bir acentalık var yani birileri pişiriyor, size de mutfaktan servis edip getirmesi kalıyor…

Her şeye rağmen biz bu koltukları talibiz, daha iyisi yaparız demek vesayet rejimi ile kol kola temelden sakat olan bir yapının boya badana işine talip olmak, yapının yeniden yenilenmesi ile ilgilenmemektir ama bazıları ısrarla bunu güncel acil sorun olarak önümüze koymaktadır…

Yukarda hatırlattığımız gibi vesayet rejimi bölünürken kendi pozisyonlarını da restore etmekte, güçlendirmekte, yeniden oluşturmaktadırlar… Yeni elçi makamına atanan kişi açıkça sömürge valisi pozisyonunda hareket etmeyi gizleme ihtiyacı duymuyor, Teknik Heyet başkanlığına getirilenin İslami kadrolardan geldiği biliniyor, şimdi de TC Kıbrıs işlerinden sorumlu devlet bakanının bir ilahiyatçı olması herhalde tesadüf değil… Asker de kendince, kendi vesayet rejimini korumak ve güçlendirmek için hamleler yapmakta…

Biz ise böyle bir saflaşma içinde kimi zaman İslamcılara karşı Kemalistlerle, kimi zaman da Kemalistler karşı İslamcılarla birlikte savrulup mücadele örmeye çalışıyoruz…

Ama herkesin de net bildiği Kıbrıs’ın kuzeyindeki bir anormal yapı yıkılmadan, vesayet rejime son verilmeden sağlıklı siyasal bir iktidar kurulamaz…

Bu net görülebiliyor, yeter ki koltuk aşkı gözleri karartmasın…

Diğer yazıları

Çözüme neden acil ihtiyacımız var? – Murat Kanatlı

Lefkoşa’da ara bölgedeki Dayanışma Evi’nde 16 Kasım 2024’te yapılan 6....

Rock Ruby kararı aslında ne? – Murat Kanatlı

Mal Tanzim Komisyonunu şey etmiş diyor Dışişleri ve onu...

50 yılda Kıbrıs’ta ne oldu? – Murat Kanatlı

Yazının kısaltılmış versiyonu 20 Temmuz 2024 tarihinde Birgün Gazetesinde...

Türkiye’nin istirdat (irredentist) sürecinde nüfus mühendisliği – Murat Kanatlı

Üstüne çok konuşulan kısım ile başlayalım, 1949 yılında yürürlüğe...

“Masum”(!) Pile yolu tarihi – Murat Kanatlı

Uzunca bir zamandır Pile yolu üzerine haber, açıklama şeklinde...
4,134BeğenenlerBeğen
942TakipçilerTakip Et
4,079TakipçilerTakip Et
722AboneAbone Ol

Son eklenenler

Trump’ın petrol savaşlarında yeni hedef: Nijerya – Kavel Alpaslan

Görünüşe göre yakın gelecek, çok daha cüretkâr emperyalist müdahalelerin...

Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesi – Alp Altınörs

Seçim sonuçları, Türkiye’nin 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olduğunu...

Emperyalist ülkelerin artan militarizasyonu – Prabhat Patnaik

Neoliberal kapitalizmin krizinden dolayı köşeye sıkışan emperyalizmin üçüncü dünyayı...

Öngörüleri haklı çıkan taksim aleyhtarı bir lider: Dr. İhsan Ali – Ahmet An

Yurdu Kıbrıs için yüreği sevgi dolu bir yaşam süren...

Haydi bakalım: mübarek günde önümüze gelenlerle – Özkan Yıkıcı

Gün Cuma.. dine göre tabi ki Müslümanlığa anlayış bakımından...

Siyaset kapanından iki tutsaklık davranışı – Özkan Yıkıcı

Genelde hele de günümüzde egemen siyaset karşıtları için iki...

Dünyanın ‘felaket hali’ ve sosyalizme duyulan ihtiyaç – Yücel Özdemir

Hem dün Katar’ın başkenti Doha’da sona eren üç günlük...

‘Demokratik Sosyalist’ Mamdani New York’u kazandı; şimdi ne olacak? – Aras Coşkuntuncel

Salı günü “Demokratik Sosyalist” etiketiyle seçimlere giren Zohran Mamdani,...

Canlı yayın