TÜİK tarafından yapılan Hanehalkı Bütçe Araştırması’nın 2024 sonuçlarına göre; Türkiye’de hanehalkının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı %26 ile konut ve kira, %21 ile ulaştırma, %18 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları alıyor. Listenin alt sıralarında ise eğlence, spor ve kültürle ilgili tüketim harcamaları var (%2,3). En düşük gelir grubu ve en yüksek gelir grubunun eğlence, spor ve kültür harcamalarına ayırdığı paya baktığımızda arada %0.9 ve %2.9 ile yaklaşık üç kata kadar bir fark çıkıyor. Türkiye’deki en yüksek gelir grubunun kültür sanat faaliyetine ayırdığı pay bile Avrupa ortalamasının gerisinde. Bu da meselenin ekonomiden ibaret olmadığını gösteriyor. Ancak toplumsal refahın artışında devletin kültür-sanata verdiği önem ve özenin etkisi de gözardı edilemez. Ne yazık ki biz oralarda değiliz.
***
Tiyatro Kooperatifi, yaşadığımız ekonomik ve toplumsal zorluklar karşısında sahne sanatlarının dayanışma gücünü büyütmek amacıyla 2025 yaz sezonunda ‘Bu yaz sahnelerimizi kapatmıyoruz’ kampanyası düzenlemişti. ‘Askıda bilet’ uygulamasıyla da öğrencilerin ücret ödemeden oyun seyredebilmesine imkân tanındı. Benzer bir destek İBB Kültür AŞ ve kültür sanat sektörü işbirliğiyle hayata geçirilmiş ve 24 yaş altı gençlere, bir kişinin ayda üç kez yararlanabileceği ‘koltuk senin’ uygulamasıyla ücretsiz konser ve tiyatro oyunu izleme imkânı sunulmuştu. Bunlar kuşkusuz önemli ve kıymetli çabalar ama soruna kalıcı çözüm getirmenin de oldukça uzağında. Dayanışma anlamlıdır ama bu halkın bütçesinden, Anayasal sorumluluğu olmasına rağmen, sanata ve sanatçıya gerekli desteği vermeyen, verdiğini de neye göre paylaştırdığı şeffaf olmadığı için bilinemeyen, devlet tiyatrolarını ideolojik baskı altında tutan, bağımsız/kamusal tiyatroları ise görmezden gelen bir yönetime itiraz ve talepleri de içermeli.
***
Tiyatrolar bu ay yüksek vergiler, kabarık enerji faturaları, kiralar, maaşlar ve bilimum daimi giderlerle birlikte olası sansür ve hedef gösterilme riski altında perdelerini birer birer açacak. Yeni dönemin hemen öncesinde Sosyal Fayda İçin İletişim Derneği (SoFİ), İstanbul’daki bağımsız tiyatroları merkezine aldığı önemli bir rapor yayınladı. Gazeteci ve sahneden.net yayın yönetmeni Mustafa Kara ve sosyolog Ayşegül Algan tarafından hazırlanan ‘Tiyatro Sahnelerinin İletişim Alışkanlıkları’ başlığını taşıyan araştırmada ekonomik sorunlarla mücadele eden 68 bağımsız tiyatro sahnesinin bir yandan da görünürlük krizi içinde olduğu ve mekân, finansman, insan kaynağı ve seyirciyle bağ kurmada ciddi sorunlar yaşadığı ortaya konmuş.
***
Bağımsız sahnelerin, kurucu ve ekiplerin fedakârlıkları, tutkusu ve olağanüstü direnciyle ayakta kalabildiğinin vurgulandığı raporda öne çıkan bulgulardan bazıları şu şekilde sıralanmış: “Ruhsat sorunları ve fiziki koşulların yetersizliği nedeniyle açılan ve bir süre sonra kapanmak zorunda kalan sahnelere sıkça rastlanıyor. Yıl boyunca aralıksız temsil veren sahnelerde, bu tercihin temel nedeni olarak ekonomik sürdürülebilirlik ihtiyacı öne çıkıyor. Genel tabloda, sahnelerin sadece %21’i yılda 10 bin seyircinin üzerine çıkabildi, %57’sinin yıllık seyirci sayısı 5.000’in altında kaldı. Bu tablo, nüfusu 20 milyonu aşan İstanbul’daki bağımsız sahnelerin büyük bölümünün oldukça sınırlı ve kırılgan bir izleyici ölçeğiyle faaliyet gösterdiğini ortaya koyuyor.”
***
Raporda, tiyatrolar ve medya arasındaki ilişkinin zayıflığına da dikkat çekilmiş: 52 sahnenin %61,5’i kendilerini düzenli olarak takip eden en az bir gazeteci veya yayın mecrası olduğunu belirtirken, sahnelerin %38,5’i bu tür düzenli bir medya ilişkisine sahip değil. Düzenli bir medya takibinden yoksun olmak, bu sahnelerin yeni ve daha geniş kitlelere ulaşma potansiyelini önemli ölçüde kısıtlıyor. Birçok sahne, düzenli medya takibini ancak gazetecilerle kurulan kişisel bağlar üzerinden sağlayabildiğini, aksi takdirde davetlerin ve basın bültenlerinin çoğunlukla yanıtsız kaldığını ifade ediyor. Dikkat çeken bir diğer eleştiri ise, medyada yer bulabilen oyunların bile çoğunlukla sadece duyurusunun yapıldığı, ancak oyunun sanatsal içeriğini veya derdini anlatan derinlikli analizlerin yer almadığı yönünde. Birçok sahne için sosyal medya, (Instagram) artık birincil değil, neredeyse tek iletişim kanalı konumunda.
***
Bağımsız tiyatrolar, olağanüstü çaba ve hatta ‘delilik’ olarak tanımladıkları bir inatla ayakta kalmaya çalışırken, merkezi ve yerel yönetimlerden hakları olan desteği almakta o derece güçlük çekiyorlar ki, artık konu ‘gölge etmesinler yeter’ dedikleri bir seviyeye gelmiş. Ne yazık ki, kültürel fakirlik bizi her gün daha fazla maddi yoksunluğa sürüklüyor.
Rapor: https://www.sofi.org.tr/sahnelerin-iletisim-aliskanliklari