Home Kıbrıs iktibas Levent Atikoğlu Korkuya teslim olan aydınlık, karanlığa hizmet eder – Levent Atikoğlu

Korkuya teslim olan aydınlık, karanlığa hizmet eder – Levent Atikoğlu

0
7

Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan hukuksuzluklar, evrensel insan hakları ve hukuk normlarının sınandığı bir alandadır ve buna ses çıkarmama gibi bir lüksü yoktur kimsenin artık…

Son tutuklama kararı, özgür düşünce ve ifade hakkına yönelik sistematik bir baskının büyük bir simgesidir ve bıçak kemiğe dayanmıştır…

Susmaya devam eden herkese, konuşanlar kadar dokunacaktır ucu er ya da geç…

Uyanış için daha ne olması gerekiyor?

Burada sadece hukuki metinlere körü körüne itaat etmek yeterli değildir.

İnsanlığın ortak vicdanı, adalet duygusu ve evrensel etik değerler, bu tür kararların sorgulanmasını ve gerektiğinde direnişi zorunlu kılar.

Tarih, vicdanlara aykırı ve baskı araçları haline gelmiş işgüzar yasaların, mutlaka eleştirilmesi gerektiğini göstermiştir.

Hukuk, sadece yazılı kurallar bütünü değildir; aynı zamanda insan onurunu, özgürlüğünü ve adalet arayışını koruyan bir ahlak sistemidir. Bu yüzden, yasaların ve mahkeme kararlarının içerikleri vicdani süzgeçten geçirilmeden, sadece resmi otoriteye teslim olmak; gerçek bir adalet anlayışına hizmet etmez.

Edemez…

İşlevselliğini ve huzurunu yitirmiş bir istila düzeni bu…

Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki müdahaleleriyle dayattığı kararlar, ne yazık ki bu vicdani ve etik sorgulamadan uzak, tek taraflı ve baskıcı bir yapıyı ortaya koymaktadır.

Bunun bu şekilde devam edemeyeceğini biliyoruz…

Bu durum, sadece hukukun değil, insan haklarının ve demokrasi ilkelerinin de ciddi yara aldığı bir tablo oluşturdu. 

Özünü kaybetmiş, yabancılaşmış, sadece nefes alan ama eyleme geçemeyenler topluluğu olduk bu gerçeklikte…

Böyle işgüzar kararlar karşısında uluslararası hukuk kurumlarının ve insan hakları savunucularının sesini yükseltmesi, bu kararların sorgulanması ve meşruiyetinin sorgulanması gereklidir.

Dünyada bunun örnekleri olmuştur… Nazi Almanya’sının baskıcı yasaları ve mahkeme kararları, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birini doğurmuştur. O dönemde vicdan sahibi hukukçular, yasalara körü körüne uymak yerine, bu yasaların etik dışı ve insanlık düşmanı olduğunu yüksek sesle dile getirmiştir.

Bu örnek bize, hukukun sadece yasa metinlerinden ibaret olmadığını, aynı zamanda adalet ve insanlıkla yoğrulması gerektiğini de öğretir.

Kıbrıs’ta da yaşanan bu hukuksuzluklar karşısında, sadece resmi mercilere değil, toplumun tüm kesimlerine büyük sorumluluk düşmektedir. Sorgulamayan, itaat eden toplumlar, özgürlüklerini ve haklarını kaybetmeye mahkûmdur. İfade özgürlüğü, sadece hoş karşılanan fikirler için değil, en zorlayıcı ve rahatsız edici düşünceler için de geçerlidir.

Korkuya teslim olan aydınlık karanlığa hizmet etmeye devam edecektir. Erteleme, geçiştirme ile bu devam edemez.

Yazmaya, konuşmaya, ifade etmeye, pozitif değişim için üretmeye korkusuzca devam etmeliyiz…

İnsan hakları savunucuları, sanatçılar, hukukçular ve vicdan sahibi herkes, işgüzar yasalar ve vicdanları zedeleyen kararlar karşısında cesurca durmalı, bu kararların meşruiyetini uluslararası platformlarda tartışmaya açmalıdır.

Özgürlük, ancak bu kararlara karşı ortak dirençle, vicdanın rehberliğinde korunabilir. Çünkü insan onuru ve adalet, yasalara körü körüne itaatle değil, sorgulama ve mücadeleyle yaşar.

No comments

Yorumunuzu ekleyin

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.