tüm yazılar:

Türkiye’de devlet kapitalizminin kurumsallaşması ve Kıbrıs’la bağlantısı – Burhan Kaan Somuncu

Olağanüstü Halin Kalıcılığı: Yeni Rejimin Niteliği

Türkiye’de yaşanan son gelişmeler, burjuva demokrasisinin sadece gerilemekte değil, sistematik biçimde ortadan kaldırılmakta olduğunu gösteriyor. 14 Mayıs 2023 seçimlerinin ardından ortaya çıkan tablo, siyasal İslam ile Kemalizm arasında kurulan tarihsel ittifakın yeni bir aşamaya geçtiğini ilan etti. Bu yeni rejim, klasik bir diktatörlükten çok daha derinlikli bir yapılanmaya sahip: Devlet kapitalizminin, dijital gözetim ve istisna hukuku ile birleştiği bir yönetim biçimi inşa ediliyor.

Siber Güvenlik Başkanlığı’nın kurulması, bu dönüşümün sembolik değil, kurumsal bir örneğidir. Devlet, bireylerin, kurumların ve şirketlerin tüm dijital altyapısına el koyma yetkisini, “siber tehdit” gerekçesiyle eline almıştır. Bu başkanlık, sadece bilgi güvenliği değil, muhalefetin bastırılması, gazeteciliğin susturulması, sivil toplumun kontrol altına alınması ve sermayenin hizaya çekilmesi için kullanılacaktır. Bu gelişme, sadece Türkiye açısından değil, Kıbrıs’ın kuzeyi açısından da doğrudan belirleyici niteliktedir.

Neo-Liberalizmin Çöküşü ve Devlet Kapitalizmine Geçiş

TÜSİAD temsilcilerinin tutuklanması, sermaye sınıfı ile siyasal iktidar arasındaki geleneksel çıkar uzlaşmasının sona erdiğini göstermektedir. AKP-MHP iktidarı, sermayeye dayalı değil, sermayeyi yöneten bir merkezi güç olarak hareket etmeye başlamıştır. Türkiye Varlık Fonu bu sürecin temel ekonomik aracıdır. Neo-liberal paradigmanın sona erdiği bu tarihsel eşik, sermayenin özerkliğinin tasfiyesi ve devlet aygıtının tekelleştirilmesi anlamına gelmektedir.

Bu yeni devlet kapitalizmi modeli, Çin’e özgü bazı yönetsel formlar taşısa da, Türkiye’ye ait özgün bir otoriter kapitalist sentezdir. Bu modelin sömürgeci politikalarla birleştiği en açık coğrafya ise Kıbrıs’ın kuzeyidir. Devletin yeniden yapılandırılmasında test edilen tüm uygulamalar, daha önce Kıbrıs’ta sınanmış, ardından Türkiye’de yaygınlaştırılmıştır.

Sömürgeciliğin Yeni Biçimi: Siyasal Denetim, Ekonomik Bağımlılık, Dijital Tahakküm

Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomik ilişkiler, mülkiyet yapısı, siyasal temsil biçimleri ve kültürel hegemonya; tümüyle Türkiye devletinin çıkarlarına göre düzenlenmektedir. Bu artık yalnızca klasik anlamda bir askerî işgal değildir. Bu, toplumun tüm dokularına nüfuz eden, dijitalleşmiş bir kolonyal tahakkümdür.

Siber Güvenlik Başkanlığı, Kıbrıs’ın kuzeyinde faaliyet gösteren gazetecilerin, muhalif kurumların ve aktivistlerin de dijital olarak izlenmesine zemin hazırlamaktadır. Türkiye’de kurulan dijital denetim rejiminin Kıbrıs’a yayılması yalnızca bir zaman meselesidir.

Siyasal Tasfiyeler ve Muhalefetin Çöküşü

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’de burjuva muhalefetin yasal siyaset alanından tümüyle çıkarıldığını ilan etmektedir. Bu sadece bir “siyasi operasyon” değil, yeni siyasal rejimin kararlı bir biçimde tüm potansiyel rakiplerini tasfiye edeceğini göstermektedir. İmamoğlu örneği, Kemalizmin artık siyasal İslam tarafından sadece dönüştürülmediğini, aynı zamanda araçsallaştırıldığını da ortaya koymaktadır.

CHP’nin bu süreçteki pasifliği, liberal muhalefetin tarihsel sınırlarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Devlet kapitalizmi, kendi dışındaki tüm siyasal aktörleri tasfiye etmeye yönelmiştir. Ve bu tasfiyenin etkileri, yalnızca Anadolu’da değil, Kıbrıs’ta da hissedilmektedir.

Kıbrıs’tan Bakıldığında: Türkiye’nin Krizi Burada da Vuku Bulacaktır

Kıbrıs’ta devrimcilerin Türkiye’yi anlaması, sadece bir “komşuyu tanıma” çabası değildir. Türkiye’deki siyasal dönüşüm, doğrudan Kıbrıs’ın kaderini belirlemektedir. Türkiye’de kurulan yeni rejim, Kıbrıs’ın kuzeyini bir laboratuvar olarak görmüş, şimdi ise orayı tümüyle bir arka bahçeye çevirmeye yönelmiştir.

Bu koşullarda Kıbrıslı anti-sömürgeci mücadelenin, Türkiye’deki devlet kapitalizmini ve onun dijital-faşist yönetim biçimini karşısına almadan ilerlemesi mümkün değildir. Bu, sadece dayanışma değil, ortak düşmana karşı ortak strateji geliştirmeyi zorunlu kılar. Türkiye’deki işçi sınıfı ile Kıbrıslı halkın kaderi bu tarihsel momentte kesişmiştir.

Sonuç: Yeni Mücadele Biçimleri, Yeni Dayanışma Zeminleri

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin içinden geçtiği siyasal dönüşüm; yalnızca bir otoriterleşme değil, bir rejim inşasıdır. Bu rejim, burjuva demokrasisinin yerine bir tür teknokratik-faşist yönetim modelini ikame etmektedir. Kıbrıs’ın kuzeyine bakıldığında bu modelin uzun süredir orada var olduğunu görmek mümkündür. Bu nedenle Kıbrıs’taki devrimci mücadele, sadece yerel siyasal aktörlere değil, Ankara’daki iktidar blokuna karşı da konumlanmalıdır.

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img