21 Ağustos 2025, Perşembe
35.8 C
Lefkoşa
Kıbrıs iktibasHasan KahvecioğluKıbrıs’ın kuzeyi, AKP’nin “siyasi üssü” olurken… - Hasan Kahvecioğlu

Kıbrıs’ın kuzeyi, AKP’nin “siyasi üssü” olurken… – Hasan Kahvecioğlu

Asrın sözünü, gene TC Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi:

“Onlar askeri üs yapıyor, biz siyasi üs yapıyoruz…”

“Siyasi üs”sün kıymetini, “Türkiye siyaseti” yeni yeni keşfediyor galiba…

Bu yüzden bu yıl bir başka attı nabızlar…

Kanlar bir başka kaynadı…

Her zamankinden daha çok “konuk”lar vardı etrafta…

“DM” plakalı arabaların siren sesleriyle geçtiği yollarda kenara çekilmek en akıllıca tercihti…

50 yıl önceki savaşı anlatan, göğüsleri madalyalarla dolu, kalpaklı eski askerler ilgi odağıydı.

Tam bir “çıkarma” vardı. Hem askeri, hem siyasi, hem her bakımdan…

Türkiye devletinin resmi uçakları dolu dolu “konukları” taşıdı…

Gökyüzünde helikopterler, “iha”lar, “siha”lar, kırmızı dumanlı jetler…

Aşağıda; tanklar, ağır silahlar, toplar…

Türkiye; 20 Temmuz’a dört elle sarıldı gerçekten…

Muhalefetiyle, ana muhalefetiyle, iktidarıyla, medyasıyla omuz omuzaydı…

TC Cumhurbaşkanı, kendi “muhalefetiyle” yumuşak bir “detant” dönemine adım atmayı Kıbrıs üzerinden yaparak bir “siyasi maharet” daha gösterdi…

Ülkesine dönerken uçakta, “İktidar ve  muhalefet olarak birlik, beraberlik, dayanışma tablosunu kıymetli görüyorum” dedi.

Gerçekten de CHP’nin yeni başkanının sergilediği “milliyetçi çizgi” 20 Temmuz’a bambaşka bir “anlam” yükledi…

Gerçi, rahmetli Bülent Ecevit, Türk askeri Kıbrıs’a çıkarken “Biz oraya barış için gidiyoruz” demişti ama, partisi tam 50 yıl sonra “barış”ı değil, “savaş”ı kutsayan bir kalabalıkla bu topraklarda boy göstermeyi sevdi.

Rahmetli Ecevit; dünyanın “istila ve işgal” diye nitelediği harekatı, hiçbir zaman “askersel” sembolleri kullanarak bundan “nemalanmayı” denemedi…

Tam tersine “Bu sınırlı bir operasyondur” demeyi, savaşın boğuculuğunu yumuşatmayı tercih ediyordu.

O da, Sayın Erdoğan gibi “savaşın kazananı olmaz” diye düşünüyordu herhalde ama partisinin 50 yıl sonra “savaştan nemalanmayı” bir “milli politika” olarak sunabileceğini hiç akıl etmemişti.

Gerçekten, AKP ile “birlik, beraberlik, dayanışma” içinde bulunmanın, CHP’ye “siyasi getirisi”ni hep merak etmişimdir…

“Kıbrıs milli davamızdır” diyerek, AKP’nin “politikalarına” onay vermek, onun yaptıklarının kötü bir “kopyasını” topluma sunmak oy getirir mi?

Kıbrıs sorununda AKP “eksen değiştirirken” CHP’nin “dahli” var mıydı?

Biri onunla bu “siyaset”i paylaşmış mıydı? Fikrini soran olmuş muydu?

Tabii ki hayır…

Ama CHP ne yaptı? AKP’nin “İki devletliliği” savunan politikalarına destek verdi. “Milli politikayı” AKP’nin belirlediğini kabul etti. Kılıçdaroğlu, buraya ziyaret yaptığında Akıncı ile görüşmekten bile korktu…

Yerine gelen Özgür Özel de aynısını yaptı… Tabansız “şahinler”lerle görüşmeyi tercih etti.

Kısacası; Kıbrıs konusunda CHP; eski “tutucu”luğunu 20 Temmuz’un “getirisiyle” güncelledi…

AKP’yle “taban tabana zıt” bir duruş sergilemesi gerekirken, onun kuyruğunda yürümeyi tercih etti.

AKP’nin “eksen kaydırması”nı sorgulayacağına, değişen “siyaset”ine ayak uydurdu…

Bunu yaparken de, “Biz yurt dışında Türkiye partisiyiz” dedi.

Oysa CHP, en zorlu muhalefeti Kıbrıs üzerinden yapmalıydı…

Fırt zırt politika değiştirmek üzerinden AKP’ye çullanmalıydı…,

Buranın iç siyasetine yaptığı müdahaleleri kabul etmediğini göstermeliydi…

“Milli dava”nın, bir kişinin iki dudağı arasında olamayacağını, Türk devletinin resmi Kıbrıs politikasının “federasyon” tezine dayandığını, bir parti istedi diye değişemeyeceğini, apaçık biçimde dillendirebilecek “cesaret”i gösterebilmeliydi…

Yapmadı… Yapamadı…

AKP ile “aşık atamayacağı” bir alanda, “milliyetçilik” üzerinden “prim” sağlamayı, Kıbrıs’ı da, 20 Temmuz’u da “siyaseten” bir “manivela” olarak kullanmayı denedi.

Burasını, siyasette bir adım öne atılmanın “arenası” gibi hayal etti.

“Erdoğan davet etmese de Kıbrıs’a gideceğim” dedi.

Geldi ama “AKP söylemlerine” teslim olarak…

Erdoğan’ın üslubu ve onun sloganlarıyla…

“Kıbrıslı Türkler” demek yerine reklam panolarında “Kıbrıs Türkleri” ifadesini kullandı.

Merak ediyorum; Ecevit’in ve CHP’nin tezi olan “federasyonu” ağzına almayan Özgür Özel, AKP ile “dayanışma tablosu”na figür oldu diye, Türkiye’deki seçmenden oy alacak mı?

Yoksa; burada Erdoğan “Aynı suda iki kez yıkanılmaz. Adadaki gerçekleri görmezden gelerek hiçbir yere varılmaz. Kıbrıs’ta federal bir çözümün mümkün olmadığına inanıyoruz.” diyen Erdoğan’ı alkışlarken oylar hep CHP’ye mi akacak?

20 Temmuz “çıkarması”nda Özgür Özel’in “rolü” elbette partisi içinde değerlendirilecektir. Ancak; Kıbrıs’ta TC’nin Lefkoşa Büyükelçisi Feyzioğlu’nun onu karşılamaya gitmemesi hiç de hoş olmadı.

Tam da TBMM’nde hiçbir müzakere olmaksızın kabul edilen “tezkere”de Kıbrıs’ta mevcut federal statünün geçersizliği ve “iki devletliliğin” tek çıkış yolu olduğu ilan edilmişken…

Özgür Özel’in resmen karşılanmaması, sanki CHP’ye atılan bir “çelme” gibi geldi bana…

Özgür Özel, burada görüşmediği ve görüştüğü kesimlerle sorgulanacağına, TC Büyükelçisi’nin onu “adam yerine” koymaması öne çıktı CHP medyasında…

20 Temmuz’un 50. yılında “topluca” ve “birlikte” kutlamalar yapmak üzere gelenlerin bu topraklarda yarattığı “protokol” görüntüleri, müthiş bir “kararlılıkla” Türkiye’nin çözümün peşinde değil, statükonun korunmasının peşinde olduğunu beyinlerimize nakşetti.

Daha ne olsun?

Diğer yazıları

Tatar’ın çöken propagandası ve “Potemkin devletçiği” – Hasan Kahvecioğlu

18. yüzyılda, Rus İmparatoriçesi II. Katerina, Kırım’ı ziyaret edecekti. Sevgilisi,...

TC’de hiçbir yere takılmayan “yerli ve milli” kameralar artık bizde… – Hasan Kahvecioğlu

Bir “kamera” tartışmasıdır gidiyor… Ülkenin her tarafındaki “eski” kameraları çatır...

Hain, ajan, casus; hepsi yalan… İkinci bir Çakurmas Olayı mı? – Hasan Kahvecioğlu

İkisi kadın, üçü erkek, beş Kıbrıslı Rum; 19 Temmuz...

Bir “baraka”dan “külliye devleti” yaratmak… – Hasan Kahvecioğlu

Bizim, Silihtar’da bir “baraka”mız vardı… Halkın seçtiği Cumhurbaşkanlarının “makam”ı oradaydı… Dr....

Türkiye’de ne kadar “hukuk” varsa, burada da o kadar olsun (mu?) – Hasan Kahvecioğlu

İsveçli gazeteci Joakim Medin, geçtiğimiz Mart ayında Türkiye’ye ayak...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,052TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Cemiyet hayatının kapıları kırılınca: İşçi Kulüpleri – Kavel Alpaslan

Bugün ‘kulüp’ dediğimizde aklımızda canlanan manzarayı bir düşünelim? Şehrin...

Lübnan bir kere daha çapraz ateş altında! – Hediye Levent

Suriye gündeminden ötürü bir türlü sıra gelmediği için gölgede...

Ne vereyim abime? – Pınar Taş

Afrodit’in doğduğu topraklardayız. Köpükten doğan aşk tanrıçasının adası, bugün...

ABD’nin Ukrayna açmazı – İlhan Uzgel

ABD’nin Rusya politikasındaki değişim, Pekin’in Moskova üzerindeki etkisinin artmasıyla...

Basit bir yolculuk açılımı – Özkan Yıkıcı

İnsan doğarken hiçbir düşüncesi, tıtutumu uoktur. Doğunca hiçbir şey...

Tatar’ın çöken propagandası ve “Potemkin devletçiği” – Hasan Kahvecioğlu

18. yüzyılda, Rus İmparatoriçesi II. Katerina, Kırım’ı ziyaret edecekti. Sevgilisi,...

Trump’ın barış diplomasisi ve Nobel adaylığı – Evren Balta

Alaska buluşmasının ardından Trump, “hızlı ateşkes” çizgisini terk ederek...

Kintsugi ve cumhuriyet – Özgür Amed

Japonların yaşayan birçok geleneği var. Bunlardan biri de “Kintsugi”… Kintsugi...

Canlı yayın