Bolşeviklerin önde gelen felsefecilerinden Aleksandr Bogdanov’un 1909 yılında kaleme aldığı ütopik bilim-kurgu eseri Kızıl Yıldız, Rusya’dan bir devrimcinin Mars’a yaptığı seyahati anlatır. Devrimci, Kızıl Gezegen’e gittiğinde uzaylıların kurduğu ileri bir komünist toplumla karşılaşır. Üretim araçlarından toplumsal hayata refahı ve ideali temsil eden Marslıların komünizminde bilgisayarlar sayesinde ekonomi planlanırken üretim otomatikleştirilir. Çalışma saatleri ve üretimdeki bu merkezi-otomatik planlama sayesinde hem bolluk sağlanır hem de Marslılar daha fazla boş zamana sahip olur.
Sovyet Matematikçi ve Bilgisayar Bilimci Viktor Gluşkov (1923-1982) ise Bogdanov’un Mars’ta bulduğunu yeryüzüne indirir. Dünyada WWW internet ağı henüz kurulmadan çok önce Gluşkov, 1962’de Sovyetler Birliği’nde merkezi planlamayı güçlendirmek için kullanılabilecek bir bilgisayar ağı projesine imza atar: Bilgi sayım ve veri işleme için ulusal otomatik sistemi (OGAS).
İnternetin öncülü
OGAS bir iletişim ağından çok daha fazlasıdır; ülkenin çeşitli merkezlerine yerleştirilecek yüzlerce bilgisayarın Moskova’daki merkeze aktardıkları verilerle tüm Sovyet ekonomisinin anında yönetimi mümkün olacaktır. Stok durumları, ihtiyaçlar, istatistikler… Bilgisayar ağı üçlü bir hiyerarşi şeklinde tasarlanır. Moskova’da verilerin toplandığı ana bilgisayar merkezi çekirdeği oluşturur. Ardından büyük şehirlerde 200 civarı bölgesel merkez belirlenir. En önemli halkaysa fabrikalarda ve işletmelerde kurulması planlanan 20 bini aşkın yerel birimdir.
Aslında Gluşkov’un bu fikri bir Kızıl Ordu subayı olan Anatoly Kitov’un 1950’lerde yaptığı çalışmalarına dayanıyordu. Sovyet sibernetiğinin öncülerinden Kitov, ülkedeki ilk bilgisayar merkezini kurmuş, ardından planlı ekonomi için bir otomasyon sistemi üzerine çalışmıştı. Gluşkov’un planı Kitov’un çalışmalarını genişletir.

OGAS gibi tüm ülkeyi birbirine bağlayacak bir bilgisayar sisteminin hayata geçirileceği bir bilişsel devrim, Sovyetlerin uzay programı veya nükleer alandaki çalışmalar kadar büyük bir atılımdır. CIA, başından itibaren Gluşkov’un çalışmalarını yakından izler. Fakat ekonomik verim vadetmesine karşın bir o kadar da masraflıdır. Bazıları bunu 20 milyar ruble, bugünün parasıyla 333 milyar dolar civarında öngörüyordu. Ayrıca 300 bin kişilik bir iş gücü gerekecekti.
Sovyet yönetimi başlangıçta bu çalışmaya büyük bir ilgi ile yaklaşır. Gluşkov, devlet tarafından iyi bir şekilde finanse edilen araştırma merkezi Sibernetik Enstitüsünün başına atanır. Elbette bu dönem, yani 1960’lar Sovyet ekonomisinin de bolluk yıllarıdır. Proje üzerine çalışmalar dönemin SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı Aleksey Kosygin’in isteği üzerine 1964’e kadar devam eder.
Ayrıntılı OGAS planı sonunda 1970 yılında ülkenin tepesinde onaya sunulur. Politbüroda kimi üyelerin OGAS’a desteği vardır fakat nihai karar olumsuzdur. Belirli merkezlere bilgisayar kurulumu kabul edilir fakat OGAS’ın alametifarikası sayabileceğimiz bağlantı ağları kabul edilmez.
Elektronik gazete ve dijital para öngörüsü
Gluşkov’un çalışmaları reddedilen bir proje ile sınırlanamayacak kadar dikkat çekicidir. Öyle ki Sovyet bilim insanı, eserlerinde ‘elektronik para’, ‘dijitalleşen medya’, ‘internet alışverişi’ ve ‘dijital bankacılık’ gibi şaşırtıcı öngörülerde bulunuyor.
Gençliğe Teknoloji dergisinin 1980 sayısında yayımlanan makalesinde Gluşkov, internet üzerinden yapılacak alışverişlerle paranın dijitalleşmesinin Sovyet ekonomisine getireceği faydaları sıralıyor. Rüşvetin, karaborsanın ya da para yerine kullanılan diğer takas malzemelerinin önüne geçebileceğini düşünüyor. Kağıtsız Enformatiğin Temelleri adlı kitabındaysa Gluşkov öngörülerini şöyle sıralıyor: “İleride kağıt baskılı kitaplar, gazeteler ve dergiler artık olmayacak. Herkesin elinde, düz bir ekranla mini bir radyo alıcı-vericisinin bileşimi olacak şekilde elektronik bir defteri olacak. Dünyanın neresinde olursanız olun, defterinizde özel bir kodu tuşladığınızda, devasa veri tabanlarına uzaktan bağlanarak metinlere, görüntülere erişebileceksiniz. Bu yalnızca kitapların, gazetelerin ve dergilerin değil, televizyonun da yerine geçecek.”
Gluşkov’un dehasını düşününce insan ister istemez kendini “Ya OGAS kabul edilseydi?” derken buluyor.
Bugünün kapitalist otomasyonu
Sovyet interneti hayata geçmemiş olsa da Gluşkov’un projesi otomasyonun ve internetin sosyalist bir perspektifle okunduğunda bambaşka anlamlar ifade edebileceğini gösteriyor. Teknolojik ilerlemenin üretim araçları üzerindeki mülkiyet ilişkileri ile kaçınılmaz bağını görmek için bugünün kapitalist robotlarına ve internet dünyasına bakmamız yeterli.
Bogdanov’un ya da Gluşkov’un düşünceleri bir hayal değil. Bugün de teknik olarak görüldüğü üzere tüm toplumun refah seviyesi aslında mevcut teknolojik ilerleme ile çok kolay bir şekilde arttırılabilir. Bolluk artarken çalışma saatleri azalabilir. Oysa bizde ibreler tam tersi yöne meylediyor. Robotların getirdiği kazanımlar, işçilerin çalışma sürelerini azaltmak için değil patronların kârını arttırmak için kullanılıyor.
Sovyetlerdeki internet çalışmaları bir kez daha gösteriyor ki mülkiyet ilişkilerini değiştirmeden teknolojik gelişmelerden medet ummak sadece hakim azınlığın kâr hırsını kamçılıyor. Zira makinelerin ahlaki değerleri, onu tasarlayan toplumun sınıfsal yapısından ileri geliyor. Günümüzün toplumsal ilişkilerine bu gözle bakarsak eğer, farklı bir alternatifin hiç olmadığı kadar mümkün olduğunu göreceğiz. Sermaye düzeninden damlayan teknolojik gelişmelerden medet umanlarsa, gelişmiş bir komünist uygarlık Mars’tan bile gelse tarihin ritmine gözlerini kapayacaklardır.



