15 Kasım 2025, Cumartesi
15.8 C
Lefkoşa
yazılarKıbrıs iktibas50’nci yıl anma törenleri hakkında düşünceler… - Kostas Limburis

50’nci yıl anma törenleri hakkında düşünceler… – Kostas Limburis

Orjinal yazının kaynağıyeniduzen.com
Filolog-yazar Kostas Limburis, 1974’ün 50nci yıldönümüyle ilgili anma törenleri hakkında düşüncelerini kaleme alarak paylaştı. Sevgül Uludağ kendisinden, sosyal medyada Rumca olarak paylaştığı bu yazıyı İngilizce’ye çevirmesini rica etti. O da bizi kırmayarak, yazısını İngilizce’ye çevirdi. Sevgül Uludağ da Kostas Limburis’in bu yazısını Türkçeleştirdi
Kostas Limburis

“Yunan cuntasının ve adadaki takipçilerinin Kıbrıs Hükümeti’ne karşı 1974’te düzenlediği darbenin ve bunu izleyen Türk işgalinin karanlık yıldönümü olan 50nci yıldönümünde organize edilen etkinlikler hakkında…

Bu etkinliklerin en belirgin hedefi, gerçek doğruları öğrenmek olmalıydı (bu, hatıraları korumanın gerekli bir önkoşuludur) ve bunlar üzerinde düşünmek olmalıydı…

“KENDİ HATALARIMIZI KABUL ETSEYDİK…”

Kendi hatalarımızın (yani Yunan cuntasının ve Kıbrıs’taki destekçilerinin örgütlediği darbenin) Türk işgaline yönelik katkı yaptığı kabul edilecek olursaydı, o zaman etkinlikler, böylesi hataların tekrarlanmaması ihtiyacına yönelik bir bilinçlendirmeyi hedeflemeliydi.

Bu, tarihimiz ve geleceğimizle ilgili olarak devletlere ve örgütlü toplumlara ağır bir borç yükü getiriyor. Ancak, korkarım ki Kıbrıs’ta da,  Yunanistan’da  da böyle bir şey başarılmadı.

“TOPLUMSAL HAFIZA SAPTIRILACAK ŞEKİLDE DÜZENLENEN ETKİNLİKLER…”

Bu sonuç, birilerinin ister bilinçli, ister bilinçsiz çabaları sonucu ortaya çıktı. Devlet, partiler ve özellikle kültürel kurumlar bu etkinlikleri, toplumsal hafızayı saptıracak şekilde düzenlediler.

Biz yalnızca kendimizi 1974 yenilgisinin kurbanları ve tarihi talihsizliğimizin ardından yas tutanlar olarak sunduk. Bu duygusal olarak yoğun etkinlikler aracılığıyla, olayların kurbanı olduğumuz mesajını ilettik.

“DARBE, OKULLARDA ANMA ETKİNLİKLERİNE DAHİL EDİLMEDİ…”

Devlet ve Kilise liderliğinden net bir yönlendirmenin olmaması tam bir kafa karışıklığına yol açtı. Eğitim, Spor ve Gençlik Bakanlığı adına, Yunan Cunta darbesine yapılan atıf, okulların “Kara Yıldönümü” olaylarıyla ilgili genelgesine dahil edilmedi. Bu nedenle, öğretmenler bu yaklaşımı neyin benimsenmesi gerektiğine dair bir gösterge olarak yorumladılar.

Eğitim Bakanı, bir yandan bir etkinlikte “acı bölünme”den bahsederken, diğer başka etkinliklerde ise darbeyi kınadı. Aslında, yıl sonuna doğru Bakanlık bir etkinlikte “Yunan cunta darbesinin ve Türk işgalinin trajik olaylarının üzerinden 50 yıl geçti” dedi.

Sonuçta, Cumhurbaşkanı’nın kendisi, Mağusa (Maraş) Belediyesi’nin işgal karşıtı bir etkinliğinde konuşurken, “çifte suçtan” ​​bahsetti.

“BAŞPİSKOBOS KURTULUŞ MÜCADELESİNDEN BAHSETTİ…”

Kıbrıs Başpiskoposu’nun tutumu ise tamamen farklıydı. Bilindiği üzere Başpiskobos, Kıbrıs halkının ve Yunanistan halkının tam desteği gibi temel rasyonel koşullar sağlanmazsa bunun nasıl gerçekleştirileceğini açıklamaksızın bir “kurtuluş mücadelesi”nden bahsediyor. Aynı zamanda uluslararası toplumun Kıbrıs sorununa ve çözümüne bakış açısını da görmezden geliyor gibi görünüyor.

Üniversitelerimiz bu trajediyle çok az veya hiç ilgilenmedi, daha geniş entelektüel-edebi alanda ise bazı kayda değer etkinlikler düzenlendi.

Parlak bir istisna, RİK’in (Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu) anıların taşıyıcısı olarak kurumun tarihini ve dolayısıyla adayı onurlandırmaya karar vermesi ve böyle bir politika benimsemesi oldu.

“KOLLEKTİF HAFIZA ZAYIFLATILDI…”

Yukarıda belirtilenlerin tümü de kollektif hafızanın güçlendirilmesinden ziyade zayıflamasına neden oldu. Türk işgalinin 50. yıl dönümünü anan olaylar, geçmişe yönelik geleneksel yükümlülüklerimizle ilgili bir bölümmüş gibi sona erdi ve geleceğe yönelik bir rehberlik sunmadı. Bu nedenle, unutma ve tarihsel yönelim bozukluğu kaçınılmaz biçimde ölümcül olacaktır.

“YUNANİSTAN’DAKİ ETKİNLİKLER DAHA DA KÖTÜYDÜ…”

Trajik yıldönümünü Yunanistan’da anma etkinlikleri çok daha kötü oldu. Öncelikle Kıbrıs trajedisi hiçbir düzeyde ulusal bir “travma” olarak görülmedi. Aksine, konunun çevresindeki cehalet gerçekten korkutucudur. Trajik bir örnek, taraftarların tuttuğu bir pankartta “KIBRIS 1924-1974” yazan bir spor müsabakası sırasında meydana gelen olaydır. Okulda hiçbir şey öğretilmemişti, ebeveynleri tarafından öğrencilere hiçbir şey söylenmemişti ve medyada hiçbir şey okumamışlardı. Aynı zamanda Yunan toplumu, Kıbrıs’ın “Elenizmin ön saflarında” olduğunu iddia ediyor. Bu arada, hiçbir siyasi parti veya başka bir kamuya yönelik medyada bu ulusal olgudan hiç bahsetmedi!

“YUNAN ENTELLEKTÜELLER KONUYA YÜZEYSEL YAKLAŞTI…”

Yunan entelektüeller de Kıbrıs trajedisi konusuna çok yüzeysel bir şekilde yaklaştılar. Bazı yayınlar ve dergilerde ve internet sitelerinde bazı yazılar vardı. Ancak, kolektif hafızanın yaratıcı bir şekilde ifade edildiği alan olan edebiyat, Kıbrıs’ın travmasını “bir kenara itti”. Son elli yıldır, konu hakkında yazılmış bazı şiirler olmasına rağmen, düzyazıda – özellikle roman yazımında – bu konuya neredeyse hiç dokunulmadı.

“KIBRIS, YUNAN VATANDAŞLARIN ZİHNİNDE HALA UZAKTA…”

Bir asır önce gerçekleşen Küçük Asya Felaketi hakkında yazılmış ve hâlâ yazılmakta olan büyük eserleri göz önünde bulundurursak, Kıbrıs’ın Yunan vatandaşlarının zihninde gerçekten “uzakta” olduğu sonucuna varabiliriz. Yine de, Kıbrıs trajedisinin önemli sayıda yönü (örneğin, kayıp şahısların dramı ve savaş sırasında tecavüze uğrayan kadınların dramı) Yunan edebi yaratımında ele alınan konuların seyrek yelpazesinde benzersiz bir ilham kaynağı olabilirdi, ancak onların “başka konularla ilgilendikleri” anlaşılıyor.

Sonuçta genel olarak üzücü bir gerçek ortaya çıkıyor: Kıbrıs’ta ve Yunanistan’da, eğitim, Kilise ve entellektüel kurumlar karışıklık içinde ve tarihsel olarak yönünü kaybetmiş bir görünüm sergiliyor, buna ek olarak Devlet de çeşitli çıkar oyunlarına doğru ilerliyor ve o zaman gelecek o kadar da parlak görünmüyor… Nedendir bu? Basit biçimde söyleyecek olursak, geçmişten asla ders çıkarmadığımız içindir bu sonuç!

Diğer yazıları

Ölümünün 47. yılında Dr İhsan Ali – Ulus Irkad

Unutulmayan Lider: Dr. İhsan Ali Dr. İhsan Ali, Baf kazasında...

Cesurların Dansına Katıldı – Cenk Mutluyakalı

Ünlü Kıbrıslı yönetmen Alexia Papalazarou’yu kaybettik.Hem de genç yaşta…En...

Kıbrıs’ın bir Mandela’ya ihtiyacı var – Andreas Paraskos

Paraskos, 2 Kasım 2025 tarihinde FİLELEFTHEROS gazetesinde "Masum Kıbrıslıtükler’in...

Müzakerelerin başarısının önündeki en büyük engel milliyetçi söylemdir… – Yorgos Kumullis

Kıbrıslırum araştırmacı-yazar Yorgos Kumullis, “Müzakerelerin başarısının önündeki en büyük...

Kıbrıs sorununda beş tane politika çelişkisi – Dionissis Dionissiu

Araştırmacı yazar, POLİTİS gazetesi yöneticisi Dionissis Dionissiu, Kıbrıs sorununda...
4,154BeğenenlerBeğen
946TakipçilerTakip Et
4,081TakipçilerTakip Et
733AboneAbone Ol

Son eklenenler

Militarizm ve çevresel yıkım: toprağın da vicdanı var – Çağla Elektrikçi

Militarizm, yalnızca insan yaşamını değil, ekosistemleri de hedef alır: -...

Bir uygulanasını daha yaşayan Irak seçimleri – Özkan Yıkıcı

Irakta parlemento seçimleri gerçekleşti. Öteki önemli seçimlerden farkı, daha...

Yerel Yönetimler ve Gıda Egemenliği – Ecehan Balta

Yerel yönetimler artık yalnızca yol, su, temizlik hizmeti veren...

Bisküvi kokulu bir direniş: Lübnan’da mezhep değil sınıf savaşı! – Kavel Alpaslan

Batı merkezli burjuva-liberal bakış açısıyla yapılan tahlillerde sınıfsal doku...

Bölgede matruşka politikası ve Suriye! – Hediye Levent

Suriye’nin Geçici Lideri Ahmed Eş Şara’nın Beyaz Saray ziyareti...

Yanlışı eleştirmek, doğruyu takdir etmek – Levent Atikoğlu

Sosyal medya, bilgi ve duygunun hızla yayıldığı bir mecradır....

Gündemeleştirme ve sorunlarla ekonomik basit bir görünüm – Özkan Yıkıcı

Merak etmeyin: öyle ağır veya geniş bilgili bir makale...

Patron kim? – Şener Elcil

Temsili demokraside halk şeffaf, hesap verebilir bir seçim sistemi...

Canlı yayın